arama

Perşembe, Nisan 26, 2007

yeni site :)





"the best stuff in the world", düşünce basit: Bir internet siteyi, kayıtlı kullanıcılar ve bu kullanıcıların en beğendikleri şeyler. Bu şeyler filmler, insanlar, etkinlikler, mekanlar, markalar ve aklınıza gelen herhangi bir şey olabiliyor. Yani sınırlama yok, tek şart sizin için en iyisi olması. Siteyi denemek isteyenler -ki herkese öneririm-, yukarıdaki logoyu tıklayarak siteye ilerlesinler bence. Sonra beğendiğim şeylerle ilgili yazacağım yazıların altına koyabileceğim, aşağıdakine benzer "siz de beğeniyorsanız, 'best stuff'ınız olarak oylayınız" çağrılarıma anlam veremeyebilirsiniz.


Cumartesi, Nisan 21, 2007

14 Nisan 2007 ile ilgili yazılar bitmek bilmiyor (çaktırmayın ama sadece 2. yazı)

Geçen cumartesi (14 Nisan 2007) ilginç bir gündü. Kötü bir duruşla başlayan günüm ilerleyen saatlerde önce normal durağanlığına sonra da ilginç bir hareketliliğe sürüklendi ve sonuç olarak iyi noktalandı. Hatta o kadar iyi noktalandı ki bu iyi noktayı oluşturan en önemli unsur hakkında, yaşanmasının üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen bir şeyler yazma gereği hissediyorum. Bu durumda bu yazıya, gerçekleştirdiğim eylemden bir sonraki cumartesi, yani 21 nisan 2007 cumartesi günü Adana'ya doğru yola çıkmadan az önce başladım ve yazıyı Adana dönüşünde 25 nisan 2007 çarşamba günü yayınladım. Tabi aradan bir hafta geçmesinden sonra yaşanan gecikmenini nedeni hem biraz yazıyı yazmaya başladığımda tamamlamaya karar vermiş olsaydım otobüsümü kaçıracak olmam, hem de bu girişi yapabilmek için elimde bahanem olması isteğimdi. Neyse bahanenimi yaratıp, gereksiz ve tutarsız giriş paragrafını yazdığıma göre yazının konusuna yani 14 Nisan 2007 Cumartesi gününün iyi bitmesini sağlayan noktaya, o günün akşamı izlediğim filme gelebiliriz: Pan'ın labirenti.


Aslında ben de yaşattığı bu etkiyi belirttikten sonra filmle ilgili daha fazla bir şey söylemem gerektiğini düşünmüyorum ama az sonra filmi kaçırmamanızı sıkı sıkı tembihleyeceğim göz önünde bulundurulursa bir noktayı belirttmeden geçemeyeyim. Filmin adından ve başrollerinde küçük bir kız çocuğu ve ilk bakışta onun hayal dünyasından oldukları varsayılabilecek fantastik yaratıklar olması durumundan yola çıkarak bu filmin çocuk filmi olduğu kanısına kapılabilecek insna lar başta olmak üzere, filmi izlemeyi düşünenen herkese filmde bol bol şiddet öğesi olduğunu belirtmek istiyorum. Film'in iç savaş sonlarına doğru İspanya'da bir kırsalda geçtiğini belirtmem kimileri için ne bekleyebileceklerini anlama adına bir yol gösterici olur umarım. Ben, tam ayarından kullanıldığı yorumunu yapıyor olsam da sinemada bu tür şeyler görmek istemeyen insanların pek hoşlanmayacağı sahneler içermiyor değil film. Ama bence bu film için değer.
Sonuç olarak gösterimden kalkmadan gidin ve izleyin anacığım.

Pazartesi, Nisan 16, 2007

uyku ol

Son iki yazıdır uykudan bahsetdiyoruz. O zaman bu meseleye şu şarkı ile bir virgül koyalım. Peyk adslı güzel grubun Suluşaka adlı ilk albümlerinin son şarkısı: Uyku Ol

Cumartesi, Nisan 07, 2007

kendi kendine konuşana deli derler

İnsan bazen kendisine yüksek sesle bir şeyler ifade etme gereği duyar. Toplum içinde yapılması halinde "kendi kendine konuşma" olarak değerlendirilip, yapanın deli yaftası yiyeceği bu eylem bana göre gayet doğaldır. Mesela geçenlerde kendime "Ben, neden uykuyu bu kadar çok seviyorum" dedim. Ortada çok uyuduğumla ilgili bir gerçek vardı ve bunu kendime ifade etmem gerekiyordu. Bu gerçeği daha önce pek çok ifade yöntemiyle kendime iletmeye çalışmışımdır belki, belki de ilk olarak bu yöntemi denemişimdir. Bu sıra önemli değil, önemli olan bunun yani "kendi kendine konuşmak" diye tabir edilen davranışın, insanın kendine bazı bilgileri vermesi için çok önemli bir yöntem olması. Bu özel örnekte de benim bu aralar çok uyuduğum, önemli olan önerme. Deli olmamam bunun yanında çok ciddi bir önem taşımıyor.
Zeten bu önem sıralaması yüzünden bu yazının girişi bu şekilde yapıldı. Çünkü benim asıl yazmak istediğim, toplumda kendi kendine konuşmanın hoş görülmemesi durumu değil, bunu kendi çapımda incelerken verdiğim örnekteki çok uyumam sorunu.
Uyuyorum, sürekli uyuyorum. Yani bir iş yapmadığım zamanların çoğu yatağımda geçiyor. Son iki haftadır bu durum biraz düzelir gibi olmuştu ancak yukuarıda verilen örnekte de görüldüğü gibi her an bir geri dönüş olabilecekmiş gibi duruyor. Hatta ben bu yazıyı yazmaya yazının altında göreceğiniz tarihte başlamış olsam da bu yazının tamamlanması 14 Nisan 2007, Cumartesi gününü buldu ve uyuma isteğim bu tarihli yazacağım yazıda belirteceğim durumların oluşmasına ve dolayısıyla o (bundan sonra yazacağım ilk yazı) yazının yazılamasına sebep oldu.
Artık yazının içindeki tarihleri de ele verdiğimize göre olayı daha örneksel bir dille inceleyebiliriz. Mesela bugün günlerden cumartesi ve ben geçen salı, çarşamba ve perşembe geceleri kendi evimde yatmadım. Başka bir evde ve benim yatağım olmayan bir yatakta yattım. Ve benim evimde olmayan, benim yatağım olmayan yataklardaki bütün yatışlarımda olduğu gibi gayet makul saatlerde çok zorlanmadan uyandım. Ama cuma günü evime döndüm ve o gece kendi yatağımda uyudum. Cumartesi günü katılmayı çok arzuladığım bir etkinlik olduğu için erken kalkma niyetindeydim. Ama nafile yine öğleyi gördük. Kaldı ki bu sorunla ilgili bildiğim bir şey de sorunun kaynağının yatağım olmadığı. Çünkü bilen bilir ben yaz tatilinde bir aya yakın bir süre boyunca ve sonrasında ara ara sınav dönemlerinde sadece uyanabilemek adına ben salonda çekyatlarda da yattım. Hatta yine uyanmak kolay olsun diye çekyatı açmadan, sofa şeklindeyken yattım. Ama yine de olmadı. Kendi evimde bunna yani uyanmaya muaffak olamıyorum. İşin kötüsü bunun benden mi yoksa evimden mi kaynaklandığına da emin değilim. Ama dediğim gibi ortada bana göre ciddi bir sorun var ve ben bunu şu anda bu yazıyı yazarken bu sorundan kendime yüksek sesle bahsediyorum. Umarım bunlar çözüm için adım atmama yeter.

Pazartesi, Nisan 02, 2007

Orhan

Çıktığı günden beri Penguen'i okurum. Arada görmediğim ancak bir iki sayısı olmuştur. Bunca zamandır en çok beğendiğin karikatür hangisi sorusuna Selçuk Erdem'in "Eyvah dana travma geçirdi!" cümlesini içeren karikatürü diye cevap verirdim. Ama yukarıda gördüğünüz ve Penguen Dergisi'nin 29 Mart 2007, Perşembe günü tarihli 236. sayısının arka kapağının sol alt köşesinden taratılmış olan karikatür artık en beğendiğim karikatür olmuş olabilir. Olmaya da bilir tabi ama ben yine de paylaşmak istedim. Çünkü unvanı olsun ya da olmasın ben bu karikatüre çok güldüm.

not: Anımsamayanlar için şiir o müthiş dizeleri de hatırlayalım:
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam
...
Orhan Veli KANIK