Pazar, Mayıs 25, 2008

last.fm'den iki haber

1) Sarkı söylediğini ve albüm çıkardığını last.fm'in "bu hafta en çok yükselen şarkıcılar" listesinde birinci sıraya oturmasıyla öğrendiğim Scarlett Johansson, bu unvanı elde ettiği Mayis'in ilk haftasından bu yana sırasıyla %1283, %1871 ve %872 ile üç haftadır listede bulunduğu yeri koruyor.
Sanatçının bu unvanı kazanmasında çok etkili olan, David Bowie'nin de elinin değdiği, kendi yazdığı Song for Jo adli bir şarkı dışında, Tom Waits adli Amerikalı bir sarkıcının seslendirdiği eserleri yorumladığı Anywhere I Lay My Head adlı çıkış albümü fena değil ve dinlenilmeye değer.
Son olarak sanatçıya, güzel insanların bu güzellikleri yanında yaptıkları işlerin hepsinde güzelliklerine yaraşır başarılar sergilemeleri konusunda çok iyi bir örnek oluşturduğu ve bizi bu konuda düşünmeye sevk ettiği için hiç bir zaman haberinin olmayacağı bu teşekkürü yollamayı da bir borç bilirim.

2)last.fm'de büyük grupların (başta Radiohead olmak üzere, Nine Inch Nails ve Coldplay) internetten ücretsiz dağıttıkları albüm ve singleların "bu hafta en çok dinlenen şarkılar" listesindeki hegemonyası bu haftaki Death Cab for Cutie zaferiyle sonlanmış gibi görünüyor.
Aslında sonlanmamış olsa dahi, 10 Ekim'den (Radiohead'in In Rainbows'un internetten yayınlandığı tarih) bu yana sadece Şubat başlarında Amy Winehouse'un Rehab adlı şarkısıyla birinci sırada bir hafta kalabildiği listede 12 Mayıs'ta çıkan yeni albümlerinden şarkılarla ilk iki sırayı alıp, ilk ona toplamda altı şarkı sokarak büyük iş başardığını söyleyebiliriz bu Amerikalı indie rock/pop grubunun. Hatta daha da ileri giderek bu grubun Portishead'in 10 yıldır beklenen albümünün bile başaramadığı bir işi başardığını söyleyebiliriz.
Bu durum ile ilgimi çeken grup hakkında biraz araştırma yapınca (wikipedia'ya bakinca), grubun 2004 sonundan bu yana Atlantik etiketi ile piyasaya çıktığını gördüm ve ilgilenmemi bir adim ileri taşımaya karar verdim. Şu ana kadar üç albümlerini elde ettiğim grubu yavaş yavaş dinlemeye başladım. Belki ilerde grup ve/veya albümleri hakkında da bir şeyler yazarım.

Helldorado, Milli Takım, Ülker ve A Drinking Song


Az önce, eski güzel gösterimiz Eurovision'un bu seneki ayağını izlerlerken, oylama bitiminden sonra verilen reklam arasında kafamı bilgisayarıma eğmişken kulağıma gelen A Drinking Song melodisiyle kafamı kaldırıp televizyona baktım. Dalgalanan Türk bayrakları, statta zıplayan ay yıldız bezeli taraftarlar ve hep birlikte sallanan bir Türk Milli Takımı kadrosu görünce içim bir garip oldu. Helldorado ve Türkiye'nin özel ilişkisine daha önce bu sayfada dikkatinizi çekmek istemiştim. Ama bu eğlenceli İskandinavları ve şarkılarını -Türkçe sözler yazılmış halde olsa da- Milli Takım reklamında kullanacak kadar benimsemiş olabileceğimizi düşünmemiştim.
Reklamı gerek pek sevmediğim EURO 2008 aday kadromuz gerekse, özellikle baslarda baya uyumsuz gelen Türkçe sözler yüzünden pek beğenmedim. Ama Ülker'in ilk Milli Takım reklamından sonra -bu sefer özgün olmasa da- güzel müzikli reklamlar çekmesi taktire değer görülebilir. Öte yandan bu reklam bende Turkcell'in son maç doneminde yaptığı Yasar'in Cat Stevens'in Lady D'Arbanville şarkısı üzerine yazılan sözleri seslendirdiği o kötü reklamının bende çok derin izler bırakmış olduğunu hatırlattı.
Not1: Eurovision'da yine ilk ondaki ortalama yerimizi aldık: 7.yiz.
Not2: Youtube ne alemde, hala kapalı mı, bu video ne zamanlarda izlenir bilemiyorum ama yine de elbet yılın bazı günleri de açık olacak bu site. Ondan vidoyu koymam çok yersiz olmamıştır umarım.

Çarşamba, Mayıs 21, 2008

New York, I Love You

Bu sene içinde Amerika'da gösterime girecek ve 12 tane yönetmenin 5er dakikalık kısa filmlerinin toplamı olacak film New York şehri arka planında aşkı irdeleyecekmiş. 2006 tarihli "Paris, je t'aime" filminin New York uyarlaması gibi olacakmış desek, herhalde iki filimi de izlememiş olamamıza rağmen, haddimizden buyuk laf etmiş sayılmayız. Bu tur filmlerde sık rastlandığı üzere "bir biz yokmuşuz" detirtecek cinsten uzun ve kaliteli bir oyuncu kadrosu var filmin. Son günlerin yıldızı parlayan ismi Shia LaBeouf'dan tutun, Star Wars'un Anakin'i Hayden Christensen'e, Natalie Portman'dan, Orlando Bloom'a, Ethan Hawke'tan Uğur Yücel'e ve daha pek çok isime uzanan kadroyu incelemek ilginizi çekebilir. Yönetmen koltuklarında da tanıdık ve ilginç isimler var. Son günlerde şarkıcı olarak da kendini kanıtlayan Scarlett Johansson bunlardan en şaşırtıcısı geldi bana. Başka bir şaşırtıcı isim ise oyuncu listesinde de buluna Natalie Portman. Son tanıdık ismimiz ise Fatih Akin.
Filmi izleyip izlemeyeceğimi bilmiyorum ama az önce nereden geldiğimi bilmediğim veya anlatarak zaman kaybetmek istemediğim bir şekilde filmin imdb sayfasına denk geldim ve paylaşmak istedim. Son olarak da bir dip not düşmek isterim ki filmlerin yönetmenlerinden sadece 5i Amerika doğumlu ve bunlar arasından sadece Scarlett Johansson New Yorklu.

Perşembe, Mayıs 08, 2008

7 Mayıs 2008, Redd Ankara Konseri

Kendimi genel olarak şanssız bir birey olarak nitelerim hep. Ama talih bazen beni haksiz çıkarmak adına iş yaparmış gibi de görünebiliyor. Tabi bu islerin sonucu dünkü gibi daha büyük bir hayal kırıklığına da dönüşebiliyor.
Dün yani 7 Mayıs 2008 tarihinde Ankara'da Dip Sahne adlı bir mekanda, bir kaç aydır Ankara gelmelerini beklediğim Redd adlı güzide müzik grubunun konseri vardı. Dün aynı zamanda tarihe, 22. Uluslararası ODTÜ Bahar Şenlikleri'nin de başlangıç günü olarak not düşüldü. Bu iki olayı bağlayan şey ise benim bundan bir iki gün önce sarf ettiğim bir söz; şöyle buyurdum, "Hasuş keşke Bahar Şenliği'nin ilk akşamı Ankara'da Redd konseri olsa da ona gitsek".
Tabi bunu söyleyen bünye böyle bir olasılıktan kesinlikle haberdar değildi. Konserin varlığını başlama saatinden 30 dakika önce gelen bir kısa mesajla öğrenen şahıs, içinde bulunduğu (bir önceki gecenin etkilerini taşıyan) kotu fiziksel durumdan ve üzerinde kafa patlatmaktan öteye geçemedikleri tasarım projesinin varlığından ötürü bu bilgiyi ancak "sağlık olsun" diyerek değerlendirebildi.
Bu noktada sorarım sana değerli okur, burada suçlu olan biri var mı?