Çarşamba, Nisan 29, 2009

Yarın 1 Mayıs

Yarin 1 Mayıs. Yani, İşçi Bayramı olarak bilinen, geçen seneden itibaren Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanılmaya baslanan ve bu seneden itibaren tatil olan gün. Tabi 1 Mayıs deyince insanin aklına ister istemez, İstanbul, daha doğrusu Taksim Meydanı geliyor. Yıllardır burada anma/kutlama yapılıp, yapılamayacağıyla ilgili bir tartışma sürer, bunu herkes bilir. İşçi toplulukları Kanlı 1 Mayıs olarak tarihe geçmiş olan 1977 1 Mayıs'ında ölen insanların burayı, vazgeçilmez 1 Mayıs alanı olarak işaretlediklerini söylerler. Bunun karşısına da devlet kurumları (özellikle İstanbul Valiliği ve onun güncel yüzü olan Muammer Güler) Taksim'in buyuk çaplı sosyal etkinlikler için uygun bir yer olmadığını, burada yapılacak büyük çaplı etkinliklerin İstanbullular'ın günlük yaşantılarını olumsuz etkileyeceğini söylerler.
Benim büyüdüğüm ortamın 1 Mayıs'la hiçbir ilgili, alakası yoktur. Benim de geçen seneye kadar 1 Mayıs ortamıyla hiçbir alakam, o atmosfere hiçbir temasım olmamıştı. Ama geçen sene, günün anlamına belki de tam ters düşebilecek bir sebepten ötürü İstanbul'daydım. Burada ilk önce Taksim'in kapalı olmasının İstanbullular'ın günlük yaşantılarını en az rahatsızlıkla sürdürebilmelerini sağlama amacı da güttüğü önermesinin kocaman bir yalan olduğunu gördüm. (Taksim'in buyuk çaplı sosyal etkinlikler için uygun bir yer olmadığı iddiasının sebepleri hakkında derinlemesine bir bilgim olmadığı için bu konuda net bir yorum yapamayacağım ama tek sebebi yukarıda yalanladığım önerme ise bunun da elle tutulabilecek yani kalmaz.) Şehirde ulaşım işlerinin neredeyse durmasını bir yana bırakırsak, -hemen hemen hiç bilmediğim- İstanbul'un -benim bile bildiğim- Mecidiyeköy gibi işlek bir yerinde bile Polis barikatları, polis-eylemci kovalamacaları ve -en ilginci- iş yerlerinin içeride müşterileri olduğu halde kepenk kapatmaları gibi günlük yaşantıda görmeye pek alışık olunmayan şeyler gördüm.
Sonra bu gördüklerimin çok küçük şeyler olduğunu, biten günün haberlerini takip ederken anladım. Polis Taksim'e gitmek isteyen gruplara müdahale etmiş ve olaylar gelişmişti. Bazı polis memurları yere düşmüş insanların kafalarına tekmeler savurmuş, hastane bahçelerinde bayanlara dayak atılmıştı. Her sene görmeye alışık olduğumuz bu tabloya ek olarak DİSK'in genel merkezi Polis tarafından kuşatılmış ve buraya bir tur dışarı çıkartmama operasyonu yapılmıştı. Çok büyük olaylara gebe olduğu günler, haftalar öncesinden bağırılmaya başlanan bir 1 Mayıs daha en azından can kaybı olmadan kapatılmıştı. Tabi ben bu durumu hiçbir şekilde emniyet güçlerinin bir başarısı olarak görmüyorum. Aksine eylemcilerin ve liderlerinin sağduyusu sayesinde olayların çok daha büyümediğini düşünüyorum. Aksi halde olabilecek şeyleri kestiremediğimi de 1 Mayıs arifesinde belirtmek istiyorum.
Beni bu düşüncelere iten haberlerden, çok önemli bulduğum dört notu burada paylaşmak istiyorum:

-Gazetecilerin, Başbakan'ın memleketi diye anmayı sevdikleri Rize'den gelen takviye polis ekipleriyle yapılan röportajdan:
Gazeteci: Böyle olaylara alışık mısınız?
Polis: Hayır.
G: Peki ne yapacaksınız?
P: Müdahale edeceğiz.

- Bir polis olayları kontrol etmenin güçleştiğine inandığı bir yerde havaya ateş etti.

- DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, gün içinde polis tarafından çevrelenmiş genel merkezinden, akşamüzeri yaptığı açıklamada "Biz Taksim'e giderdik ama olası bir faciayı engelledik. Halk da anlayış gösterdi, sağ olsunlar." dedi.

- Bir motosikletli kurye, polisle bir grup gencin çatıştığı bir sokakta motosikletini kenara bırakmış gençlerle birlikte polise taş atarken görüntülendi. Kendine neden polise taş attığını soran muhabire, (yanlış hatırlamıyorsam) gençler haklı diye cevap verdi.

Özellikle ilki ve sonuncusu beni çok etkilemişti. Ama bunlar arasında en önemlisi buyuk olasılıkla DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'nin açıklamalarıydı. Tabi ki bu açıklamaların içinde basarisiz olmuş bir liderin olayı dramatize etme çabaları da var ama o -bir yerde kendisinden bağımsız- bir gerçekliği bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çok güzel ortaya koydu.
Bu sene 1 Mayıs'da ne olacağını bilemiyorum. Devletin ya da daha doğru söylemle AKP hükümetinin pek çok tartışmalı konuyu kademeli olarak normalleştirme yoluyla kabullendirme politikasını (bkz. türban) 1 Mayıs'da da görecek gibiyiz. Geçen sene özel gün olarak ilan edildi. Bu sene de tatil. Vali Güler de bas bas çok büyük olmayan bir grup gelip anma gerçekleştirebilir diyor. Bu sene bu olur mu bilmiyorum. Ama Taksim'i bir anda olduğu gibi işçilere açacak gibi görünmüyor devlet. Belki her sene artan büyüklükte gruplar şeklinde açmak istiyorlardır; şimdilik bana böyle geliyor. Ancak zaten buradaki kilit soru "devlet 1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasına izin verecek mi"den çok "işçiler 1 Mayıs'da Taksim'e girmeyi ısrarlı bir şekilde deneyecekler mi" olmalıdır. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse sonuçlarının ne olabileceği de ayrıca detaylı bir şekilde düşünülmelidir, bence.

Pazartesi, Nisan 20, 2009

Ben bir müddet daha Ruşen Çakır demeye devam edeceğim galiba (ya da Canını Seven Kaçsın)

Facebook'daki son durum mesajımın bir benzerini başlık olarak atmak zorunda kalmak istemezdim ama bugün gördüğüm bir şeyi paylaşmadan edemedim. Zaten görece az müzik dinleyen ve herhangi bir müzik enstrümanını çalamayan bendenizin blogu bir müzik blogu olma yolunda hızla ilerlemekte.
Her neyse aşağıdaki iletiyi Aylin Aslım, dün MySpace sayfasında yayınlamış. Aylin Aslım'ın yeni albüm hazırlığı içinde olduğunu daha önce duymayı/duyurmayı beklerdim. Ya Redd'in 21'ini beklerken gözden kaçırmışım bu albümü ya da yeterince sessiz bir şekilde tamamlanmış çalışmalar.
Sonuç olarak, 21'i taze dinledikten sonra özlediğimiz/sevdiğimiz isimlerin yaptığı/yapacağı işler için heyecanlanmadan edemiyor insan. Bekliyorum.

Uzun zamandır üzerinde çalıştığım 3. albüm, türlü maceralardan ve badirelerden sonra, Nisan ayı sonlarında müzik marketlerde nihayet yerini alacak. Albümün adı 'CANINI SEVEN KAÇSIN'.
Yeni şarkıları yazarken ve kaydederken onlarla tamamen başbaşa kalabilmek için, konserlere yaklaşık 9 aylık bir ara vermiştim. Haziran 2008'den bu yana vereceğimiz ilk konser, 22 Nisan 2009 Çarşamba gecesi Istanbul Beyoğlu'nda JJ Balans Performance Hall'da.
Heyecanlıyım. Hem yeni şarkıları ilk kez çalacağımız için, hem de sahneyi çok özlediğim için. Yeni şarkıları ilk canlı dinleyenlerden olmak isteyen tüm arkadaşlara buradan duyurmuş olalım! Görüşmek üzere!
aylin aslım "

Not: Evet sürekli Redd'in 21'e referans vermemin bir sebebi var. Ve yine evet bu sebep albümü beğenmiş olmam. Ya da daha doğru bir ifadeyle son bir kaç gündür sürekli (ve neredeyse sadece) bu albümü dinliyor olmam.

Pazar, Nisan 19, 2009

Güncelleme(ye devam)

"Yeter artık, bundan sonra yazacağım yazının konusu kesinlikle Ruşen Çakır olacak" demiştim ama gördüğünüz üzere yine başaramadım. Yine, "sağlık olsun" demekten başka çaremiz yok galiba. Ama şunu da unutmamak gerek ki, güncelleme yapmak pek çok zaman iyidir:

- Blogun sağ sütununda çok ufak değişiklikler yaptım.
- Tezimle ilgili deneysel çalışmalarım sorunlu ilerliyor/duruyor.
- Bir müddettir sergilediğim uyumlu/sosyal/etkileşimli insan profilimden artık kurtuluyorum sanırım. Hoşgeldin, eski, güzel, sinir Emre.
- 16 Nisan akşamı, yine bir Beer Stop perşembesi yaptık. Öncesinden yeterince (uzunca bir süredir olmadığım kadar) sinirlendim. Bir önceki yazımın sonunda anlattıklarımın geçerliliğini/güzelliğini/gerekliliğini tekrar fark ettim.
- Gelecek cuma İstanbul'da olabilirim.
- Redd'in albümü olmuş gibi.
- Gevende'nin askerliğini tamamlamasına 1 ay kaldı.
- Peyk'in hala, görünürde bir Ankara konseri yok.

Çarşamba, Nisan 15, 2009

RMS Titanic 97 yıl önce bugün batmış

Geçen sene bugün için yazdığım yazımı yayınlıyorum:

Dün her şey tekmetokat.org'da Rock'n Coke 2008'in iptal edildiğini okumamla başladı. Çok sevindiğim bu haberi hemen teyit ettirdim.Doğruymuş bu sene yapılmayacakmış Rock'n Coke. 2009 daha iyisi yapmak istiyorlarmış, umarım yaparlar.

Yarin ODTÜ Açık Ders Malzemeleri yayın hayatına başlıyormuş ve daha önemlisi Avatar'in yeni bölümleri geliyor.

Ama bunların yanında, bana bu yazıyı yazdıran bir şey oldu bugün. Gürkan, Emir ve ben Kulis'e gittik. Biraz rakı içtik. İçtikçe açıldık. Açıldıkta konuştuk. Konuştukça birbirimize çok önceleri söylemiş olmamız gereken sözlerin duyulma sıklığı arttı. Sonunda birbirlerinin hayatına bu kadar yakından dokunmuş bireylerin, diğeriyle paylaşmadığı, paylaşamadığı ne kadar önemli şeyler olabileceğini gördük. Sebebi ne olursa olsun (benim için söyleme gereksinimi duymamaktı) bunun olabileceğini ve hatta bundan sonrasının da olabileceğini görmek ilginçti.
Peki bundan sonrası daha mi iyi olacak bilmiyorum. Bildiğim gece fiziksel olarak özellikle Emir için yıkıcı bir şekilde tamamlansa da geç de olsa söylenilmesi gerekenler söylendiği için herkes artık daha rahat.

1 yıl sonrasından not: Özellikle Beer Stop perşembeleri göz önüne alındığında her şey çok daha iyi görünüyor. Ama kesin sonucu söylemek için hala erken olabilir.

Pazar, Nisan 12, 2009

Bir Redd albümü vardı (ya da "Redd ve yeni albümü")

Bir müddettir yazılmayı bekleyen yazı taslaklarım var bu blogun yönetim penceresinde. Bunlardan bir tanesi de -şu anda okuduğunuz ve- en son 25 ocak 2009 tarihinde yazmaya çalıştığım Redd müzik grubunun yeni çıkacak albümü ile ilgili yazıydı. 
Bilmeyenler için Redd'in geçtiğimiz Eylül ayından (belki de daha öncesinden) yeni albüm çalışmaları için stüdyoya girdiklerini belirterek başlayayım. Bu çalışmalarının sonucunda geçtiğimiz Kasım ayı gibi 21 şarkıdan oluşacağı belirtilen ve 21 adını verdikleri yeni albümlerini çıkarmayı planlıyorlardı. Ben de Redd grubunu seven bir müzik dinleyicisi olarak bu albümün çıkmasını sabırla belkiyordum. Sonra aşağıdaki çizelgeyi -şu ana kadar albümün durumuyla ilgili yazdığım her şeyin referansı olan- reddseyirdefteri adlı, grubun resmî blogunda görünce bu albümle ilgili bir yazı yazmak istedim. Aslında o anda çok baskın olan başka bir isteğim de (aşağıdaki çizelgeyi ilk gördüğümde mutlu olduğum için) Türkiye'de pek sık rastlanmayan bir şey olduğu için, Redd grubunun albümlerinin yapım aşamalarında doğrudan bilgi verdikleri bloglarını da tanıtmaktı. 
Sonra geç de olsa 1 Mart'ta albüm çalışmalarının tamamlandığı haberi geldi. O zamandan beri de albümün çıkış haberini bekliyoruz. Ama gelemiyordu bir türlü. Bloga pek çok, güzel içerik eklenmesi yapılıyordu ama albüm çıkış haberi bir türlü gelemiyordu. Sonra klip çalışmalarıyla ilgili haberi de görünce tamam artık eli kulağında olmalı dedik. Sonra benim yoğun bir dönemim geldi ve takibe ufak bir ara verdim. Bu arada Redd grubu albümlerinin çıkış tarihini açıklamış ve kapağını yayınlamış. Bugün resmî web sayfalarına girince gördüm bunları. Albümün çıkış tarihi olarak 9 Nisan 2009 açıklanmış. Bu açıklama bir heyecan uyandırmadı ben de çünkü iki gün önce (10 Nisan) gittiğim bir müzik markette albüm çıktı mı diye bakmıştım. Sonra tekrar blogların girdim ve albümün çıkışında ufak bir erteleme daha yapıldığını öğrendim. Bu durumda inşallah en geç önümüzdeki hafta Redd'in yeni albümünü dinliyor olacağız. 
Sonlarına geldiğimiz yazıyı toparlamak gerekirse önce yeni albümünün 4 bölüm (Redd'in tabiriyle "episode") ve 21 şarkıdan oluşan 78 dakikalık bir konsept albüm olduğunu belirtmeliyiz. Albüm doğumundan başlayarak 21 adında bir karakterin hayat yolculuğunu anlatacakmış. Bu durumu belirtmek için seçildiğini tercih ettiğim kapak fotğrafını beğenmediğimi de belirtmeliyim. Hasanla konuştuğumuz gibi, kapaktaki o görüntüyü oluşturmak istiyorlarsa da üç boyutlu grafikten başka yollar tercih edilebilirdi. Bunun yanında albümden dinleyebildiğimiz (hatta klibini de izleyebildiğimiz) ilk şarkı olan Don Kişot ilk dinleyişte güzel geliyor kulağa. Umarım bu güzellik sürekli ve diğer şarkılar için de geçerlidir. Bunu da bekleyip göreceğiz.
Son söz olarak artık bir Redd konserine gidebilmek istediğimi söylemek istiyorum buradan. Geçen sene şenliklerin ilk gününde olan olayın bir daha tekrarlanmaması arzumla birlikte konserin tekrarlanmasını temennimi belirtmek istiyorum. Tabi yeni albümü takip etmesini doğal olarak beklenen ve ilk ayağı 18 Nisan 2009'da İstanbul'da yapılacak olan albüm tanıtım konserleri bu isteklerimizin gerçekleşmesi ihtimalinin yüksek olabileceğini gösteriyor. O zaman, konsere kadar albümle teselli bulalım. Albüm çıkana kadar da bence Redd'in bu kaydına bakabilirsiniz.