kaynak: Wikipedia |
Pek çoğunuz denk gelmişsinizdir, The Martian adında bir bilim kurgu romanı var. Andy Weir adında bir bilgisayar programcısı tarafından yazılan kitap, 2011 yılında yazarı tarafından dijital olarak yayınlanmış. Büyük bir başarıya ulaşınca geçtiğimiz sene başında büyük bir yayınevi tarafından basılı olarak da sunuldu. Aynı dönemde film hakları da büyük bir stüdyo tarafından satın alındı. Geçtiğimiz yıl çok ses getiren ve Emre Aygün tarafından Marslı adı ile Türkçe'ye de çevrilen eserden uyarlanan filmi Ridley Scott yönetecek. Başrolünde Matt Damon'un olduğu ve Sean Bean, Jeff Daniels, Jessica Chastain, Kate Mara gibi tanınmış oyuncuları içeren film Ekim 2015'de gösterime girecek.
Bir süredir okuma listemde olan kitabı, geçtiğimiz günlerde bir boşlukta, bir sebepten okudum. Pek çok olumlu eleştirisini gördüğüm kitap beni hayal kırıklığına uğrattı. Bilim yönü kuvvetli bir kurgu olarak bahsedilen kitapta küçük olmayan bilimsel hatalar var. Bu konudaki tek olumlu yanı Mars yolculuğunda kullanılacağı varsayılan teknolojilerin kitapta yer alması. Ancak bunlarla ilgili teknik detayları bir laf kalabalığı şeklinde tekrar tekrar okurun önüne getirip sıkıcı oluyor. Kitabın kurgusu da herhangi bir değer teşkil etmiyor. Klasik bir bestseller gerilim akışında, sorun çıktı/çözüldü, daha büyük sorun çıktı/çözüldü döngüleri ile ilerliyor. Hemen hemen her seferinde de beklenilen olaylar gerçekleşiyor. Bütün bunların bir araya gelmesi ile epey kötü bir edebi eser sayılabilir The Martian.
Ama buna rağmen NASA gibi kuruluşlar ve bilim insanları bu kitabın promosyonuna ciddi katkı sağladılar. Bu durumu anlıyorum ve yerinde buluyorum. İnsanların ilgisini Mars'a insan gönderme konusuna çeken ve bununla ilgili bir konuda insanlığın gösterdiği çabanın, fedakarlığın sınır(sızlığ)ından bahseden bir eserin gündemde kalması aynı zamanda kendi yararlarına. Bunlar benim de kitap hakkındaki -sınırlı- olumlu görüşümün de başlangıç noktasını teşkil ediyor.
Uzay ve teknolojileri hakkında pek bir şey bildiğim söylenemez ama Mars'a gözlem aracı göndermek, kuyruklu yıldıza sonda indirmek, güneş sisteminin sınırında görüntü almak gibi gelişmeler beni son derece heyecanlandırıyor. Ay'a insan indirmenin, bir tür olarak en büyük başarılarımızdan biri olduğunu düşünen biri olarak uzay programlarının daha güçlü destek bulması ve daha büyük hedefleri gerçekleştirmesi beni ancak sevindirir. Mars'a insana gönderme konusu son dönemde daha sık gündeme geliyor ve bu gibi eserlerle daha geniş kitlelere ulaşıp, daha uzun süre gündemde kalabilecek.
MIT Technology Review dergisinin yazı işleri sorumlusu Jason Pontin'in pek beğendiğim TED konuşmasında teknolojinin büyük sorunları çözmesi için sıraladığı gerekliliklerden biri bu süreçle yerine gelecek. (Bir başkası da uzayda özel firmaların her geçen gün artan varlığı ile sağlanacak sanırım ama bunu başka bir yazının konusu yapmak niyetindeyim.)
Son olarak kitabı bitirmeden hemen önce attığım bir twitte belirttiğim görüşümün arkasında olduğumu söylemek istiyorum. Film hakkındaki bilgimiz şimdilik -doğal olarak- büyük ölçüde fragmanlardan oluşuyor. Ancak filmin kadrosu ve kitabın kötülüğü göz önünde bulundurulduğunda, kitabından çok daha başarılı bir uyarlama izleme ihtimalimizin yüksek olduğunu düşünüyorum. Ekimde göreceğiz.kedi