Son yazımı yazmamdan bu yana geçen 18 günlük zaman yazdıklarımın gerekliliği ve doğruluğunu bir kez daha gösterdi bana. Hoş bu sefer, tutumumu haklı gösterecek sözde bir çok nedenim var ama beni bu yalanlarla kandıramam ben. İkimizin ya da birimizin de çok iyi bildiği üzere böyle orta dereceli zorluklar (evde internet olmaması, yaz okulu dolayısıyla haftada -9u kabir azabı yaşatan- 18 saat derse girmem ve çalışmayacağım için vicdan azabı duyduğum ve duyacağım bir diferansiyel eşitlikler ara sınavı) ancak yapılmayan bir işe bahane olurlar, yoksa yapılmak istenilen bir işe kesinlikle engel olamazlar.
Ama bu sefer bu iç hesaplaşmamla boğmayacağım monologlar yığınımı (blogumu). Onun yerine gündelik şeyler söyleyecem. Sörekli söylediğim, söylemek için düşünmediğim, omur iliğimin yardımıyla ortama verdiğim sözlerimi dökecem buraya da. Burayı de kirleteceğim. Neden? Çünkü kolay. Çünkü hitap kitlesi daha geniş. Çünkü burası her ne kadar benim egom için yapılmış bir proje olsa da benim dışımda bir iki tane daha okuru var buranın -umarım.
İşte başlıyorum:
1) 10 gün önceki Adana ziyaretimde biraz geç de olsa keşfettiğim 3 programdan 1 tanesini hala takdir ediyor ve takip etmeye çalışıyorum. Bu program tabi ki atv'de yayınlanan Sabah Yıldızları adlı program. Hoş dikatinizi çektiyse takip etmeye çalışıyorum dedim; çünkü kendini bilmez ODTÜ yönetimi haftalık ders programıma, 4 gün, programın yayın saatine ders koymuş. Dolayısıyla kaçırıyorum ben de bu eğlenceyi, pardon şahaneyi. (Yanlış sözcük kullanımına da dikkatinizi çeleyim mi?) Ama sağolsunlar, akşam yayınlanan magazin programlarımız gündüz programı izleyemeyen insanlar olabileceği düşüncesiyle hemen hemen her akşam tekrarını veriyorlar. Hem de "n" kanalda. (Burada da n bilinmeyen, büyük sayı anlamında. Hatta yer yer mübala anlamı da katmıştır.) Bu programın gerçek yıldızı olan Meriç Bey'e övgüler dizecek edebi kapasitem ve takatim olmadığı için yıldızları sönen iki programın değerli sunucularının adlarını söyleyip, bir sonraki başlığıma geçeceğim: Seda Sayan ve Lerza Mutlu.
2) Nil Karaibrahimgil'i çok seviyorum. Ama söz yazmayan bir Nil Karaibrahimgil'i daha çok severdim. Yok ben illa söz yazacam diyorsa başımızla birlikte ama keşke yazmasa. Ya da yazarsa yazsın, biz onu görelim yeter :) Hatta, "SAĞ ELLER HAVAYA..."
3)Bu yaz Türk müziği için lanetli bir yaz oldu. Daha yaz bitmemiş olmasına rağmen çok rahat konuşabiliyoruz çünkü durum bu noktadan sonraya iyiye gidemez, olsa olsa daha beter olur. Ne demek istediğimi anlamayan veya anlamazdan gelenler için bu yaz albüm ve klipleriyle kulaklarımızı ve gözşerimizi zehirleyen ünlülerimizi kısaca hatırlayalım: Serdar Ortaç ve Yıldız Tilbe önderliğinde, Demet Akalın, Hande Yener, Gülben Ergen ve Gülşen; Pamela, Ajda Pekkan, Kenan Doğulu, Ayna, Altay, Natalia, Ebru Yaşar, Berksan, Hepsi ve Hızır Acil. Bunlar gündemi sarsabilecek güçte olanlarıydı, tabi bunların yanında onlarca bunlardan bile daha kötü ama adları bilinmediği için bizi etkilemeyen müzik de yapılıyor. Nerden nereye be?
Bu son madde midemi kaldırdı. Daha fazla devam edemeyeceğim. Şimdilik bu kadar, saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder