Dün ise görece soğuk bir Ankara akşamında evde tek başıma otururken Gürkan elinde baklava ve yanında Ozan olduğu halde eve geldi. Evde de bir önceki günden kalma beyaz şarabımız vardı. Bir tekrara hazırdım. Tabi aradan geçen zamanın ve içinde bulunduğumuz durumun değiştirdiği bazı şeyler vardı. Mesela baklavamız cevizli ve kaymaklıydı, şarabımız da beyazdı. Ozan'ımız farklıydı, Emir'imiz Gürkan'dı. (Fotoğrafın çekildiği gün baklavayı Emir getirmişti ve Gürkan Emir'den sonra birlikte yaşamayı sürdürdüğüm elektronikçiydi.) Değişmeyen şeyler de vardı tabi. Mesela hala şarabı kupadan içiyorduk. Artık evde yaşıyor olmamıza rağmen baklavayı tabaklara servis etmek gibi bir derdimiz de olmadı yine. Ama bunlardan daha önemli olan benzerlik ise bizim hala ayni biz olarak kalmamızdı. Belki daha gerçekçi bir ifade ile ben aynı bendim demeliyim. Tabi bu cümleyi söylerken yukarıda basitçe örneklenen durum değişikliği veya ölçülebilir çokluklardaki değişmelerle ilgili herhangi bir sabitlik kastetmiyorum. Burada söylemek istediğim (daha doğrusu göstermek istemiş olduğum ve yazının bu noktası itibariyle okurumun görmüş olduğuna dair kuvvetli bir inancım olan) hala aynı hayaller ve kırıklıkları, kaygılar ve tat(lı)lar ekseninde kurulu dünyamda bunun gibi güzel anların hatırına sürükleniyor olduğum.
Bu sefer fotoğraf çekmedik ama buraya yazdığım satırlarımla not düşüyorum tarihe. Belki bundan yıllar sonra da bu okumaktan en çok zevk aldığım yazılarımdan biri olarak yer edecektir hatırımda.
26.03.2008