arama

Çarşamba, Mart 26, 2008

Tarih Tekerrürden İbarettir

Bundan yaklaşık 5 sene önce görece soğuk bir İzmir akşamında, lise yatakhanesindeki odamızda çekilmiş bir fotoğrafta, objektife bakan 3 kişiden biriydim. Benim dışımda fotoğrafta yer alan kisiler ise Emir ve Ozan idi. Buraya kadar herhangi bir özelliği yokmuş gibi düşünülebilecek fotoğrafı ilginç hale getiren ise fotoğrafın ortasında yer alan kırmızı şarap şişesi ve fıstıklı baklava kutusu idi. Fotoğrafta birkaç ilgi çekici öge daha vardi aslında. Bunlar, benim yatak olarak kullandığım ve üzerine oturduğumuz minder, yine ortamızda yer alan elektrikli ızgara, olayla hiçbir ilgisi olmadığı halde karede görünen Yaşamın Temel Kuralları (YTK) kitabi ve şarap içmek için kullandığımız kupalar (aslında Emir'in elinde bardak vardi). O fotoğrafı çok severim. Hala eski güzel günleri yâd etmek istediğimde koştuğum fotoğrafların başında gelir.
Dün ise görece soğuk bir Ankara akşamında evde tek başıma otururken Gürkan elinde baklava ve yanında Ozan olduğu halde eve geldi. Evde de bir önceki günden kalma beyaz şarabımız vardı. Bir tekrara hazırdım. Tabi aradan geçen zamanın ve içinde bulunduğumuz durumun değiştirdiği bazı şeyler vardı. Mesela baklavamız cevizli ve kaymaklıydı, şarabımız da beyazdı. Ozan'ımız farklıydı, Emir'imiz Gürkan'dı. (Fotoğrafın çekildiği gün baklavayı Emir getirmişti ve Gürkan Emir'den sonra birlikte yaşamayı sürdürdüğüm elektronikçiydi.) Değişmeyen şeyler de vardı tabi. Mesela hala şarabı kupadan içiyorduk. Artık evde yaşıyor olmamıza rağmen baklavayı tabaklara servis etmek gibi bir derdimiz de olmadı yine. Ama bunlardan daha önemli olan benzerlik ise bizim hala ayni biz olarak kalmamızdı. Belki daha gerçekçi bir ifade ile ben aynı bendim demeliyim. Tabi bu cümleyi söylerken yukarıda basitçe örneklenen durum değişikliği veya ölçülebilir çokluklardaki değişmelerle ilgili herhangi bir sabitlik kastetmiyorum. Burada söylemek istediğim (daha doğrusu göstermek istemiş olduğum ve yazının bu noktası itibariyle okurumun görmüş olduğuna dair kuvvetli bir inancım olan) hala aynı hayaller ve kırıklıkları, kaygılar ve tat(lı)lar ekseninde kurulu dünyamda bunun gibi güzel anların hatırına sürükleniyor olduğum.
Bu sefer fotoğraf çekmedik ama buraya yazdığım satırlarımla not düşüyorum tarihe. Belki bundan yıllar sonra da bu okumaktan en çok zevk aldığım yazılarımdan biri olarak yer edecektir hatırımda.
26.03.2008

Çarşamba, Mart 19, 2008

Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor

Dün öğleden sonra eve dönerken, akşam sinemaya gideceğimi düşündüm ve burada telefonumu kapatacağımı fark ettim. Normal şartlar altında telefonu 7/24 açık olan ve bu zamanın neredeyse tamamında telefonla ulaşılabilir olan biriyimdir ama bazı özel durumlarda telefonum kapalı olabiliyor. İşte sineme bu özel durumlardan biri. Biraz daha düşünerek bu özel durumların bir listesini yaptım ve akşam film başlamadan bu listeyi Hasan'la paylaştım. Simdi de burada yayınlıyorum listeyi. Eğer bana cep telefonum üzerinden ulaşmaya çalıştığınızda "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor" uyarısını alıyorsanız çok yüksek bir ihtimalle aşağıdaki durumlardan birindeyimdir:
  1. Sinemadayımdır.
  2. Şehirler arası yolculuk yapıyorumdur.
  3. Kapsama alani disindayimdir.
  4. Telefonumun bataryasının şarjı bitmiştir, farkındayımdır ama çevremde tekrar şarj etme olanağı yoktur.
  5. Telefonumun bataryasının şarjı bitmiştir, farkında değilimdir. Bu durumun en buyuk alt kümesi, o durumda uyuyor olamamdir. Bunun da en buyuk alt kümesi, o durumda hasta olmamdır.

Salı, Mart 18, 2008

kırmızı değirmen

"The greatest thing you'll ever learn
Is just to love...and be loved in return."

Eden Ahbez

Geçenlerde Mustafa Ağabey'in blogunda seyirlikler başlığı altında Moulin Rouge! ismini okuyunca garip bir duygu belirdi içimde. Herkese tavsiye ettiğim, bir zamanlar sevdiğim bir insana izlemesi için neredeyse yalvardığım bu filmi ne zamandır izlememiştim. Hatta sabit diskim ve optik okuyucumda karşılaşmış olduğum sorunlardan
ötürü bir müddettir film müziklerini de dinlememiştim. Halbuki zaman El Tango de Roxanne dinlemeden nasil gecerdi, hele de acı çekmeye devam ederken.
Filmi izlemeye gidisimi de hiç unutmam. Araya zaman ve mekan soktuğumuz arkadaşım Ozan
Özpınar ile akıbetini su anda bilmediğim, okulumuza en yakin olan EGS Bornova içindeki AFM sinemasında seyretmiştik filmi. Fırtınalı bir öğretmenler gününde şemsiyemiz ve yağmurluğumuz olmadığı halde, şehirler arası karakolu kenarında yaptığımız bir 1 kilometrelik yürüyüş sonunda bu kadar değerli bir yapım seyretmemiş olsaydık, o anı hala bu kadar mutlu anar miydim bilmiyorum.
D
ün gece filmin 2 film müziği albümünü de indirdim. Simdi onları dinliyorum ve yere yer gözümü kapatıp sahneleri hatırlıyorum. Filmi tekrar seyretmek için ise bekliyorum. Kendime söylemeye korktuğum bir şeyi bekliyorum ama en azından umudum yaşıyor.
Son olarak yazının başına eklediğim ve film başında söylenen Nature Boy şarkısının en etkileyici sözü olarak değerlendirdiğim bu iki dizeyi unutmuş olmamın utancını bana yaşatan Mustafa Ağabey'e teşekkür ederim. (Hoş o Moulin Rogue!u seyirlikler listesinden çıkarmış ama sağlık olsun.)