Yarin 1 Mayıs. Yani, İşçi Bayramı olarak bilinen, geçen seneden itibaren Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanılmaya baslanan ve bu seneden itibaren tatil olan gün. Tabi 1 Mayıs deyince insanin aklına ister istemez, İstanbul, daha doğrusu Taksim Meydanı geliyor. Yıllardır burada anma/kutlama yapılıp, yapılamayacağıyla ilgili bir tartışma sürer, bunu herkes bilir. İşçi toplulukları Kanlı 1 Mayıs olarak tarihe geçmiş olan 1977 1 Mayıs'ında ölen insanların burayı, vazgeçilmez 1 Mayıs alanı olarak işaretlediklerini söylerler. Bunun karşısına da devlet kurumları (özellikle İstanbul Valiliği ve onun güncel yüzü olan Muammer Güler) Taksim'in buyuk çaplı sosyal etkinlikler için uygun bir yer olmadığını, burada yapılacak büyük çaplı etkinliklerin İstanbullular'ın günlük yaşantılarını olumsuz etkileyeceğini söylerler.
Benim büyüdüğüm ortamın 1 Mayıs'la hiçbir ilgili, alakası yoktur. Benim de geçen seneye kadar 1 Mayıs ortamıyla hiçbir alakam, o atmosfere hiçbir temasım olmamıştı. Ama geçen sene, günün anlamına belki de tam ters düşebilecek bir sebepten ötürü İstanbul'daydım. Burada ilk önce Taksim'in kapalı olmasının İstanbullular'ın günlük yaşantılarını en az rahatsızlıkla sürdürebilmelerini sağlama amacı da güttüğü önermesinin kocaman bir yalan olduğunu gördüm. (Taksim'in buyuk çaplı sosyal etkinlikler için uygun bir yer olmadığı iddiasının sebepleri hakkında derinlemesine bir bilgim olmadığı için bu konuda net bir yorum yapamayacağım ama tek sebebi yukarıda yalanladığım önerme ise bunun da elle tutulabilecek yani kalmaz.) Şehirde ulaşım işlerinin neredeyse durmasını bir yana bırakırsak, -hemen hemen hiç bilmediğim- İstanbul'un -benim bile bildiğim- Mecidiyeköy gibi işlek bir yerinde bile Polis barikatları, polis-eylemci kovalamacaları ve -en ilginci- iş yerlerinin içeride müşterileri olduğu halde kepenk kapatmaları gibi günlük yaşantıda görmeye pek alışık olunmayan şeyler gördüm.
Sonra bu gördüklerimin çok küçük şeyler olduğunu, biten günün haberlerini takip ederken anladım. Polis Taksim'e gitmek isteyen gruplara müdahale etmiş ve olaylar gelişmişti. Bazı polis memurları yere düşmüş insanların kafalarına tekmeler savurmuş, hastane bahçelerinde bayanlara dayak atılmıştı. Her sene görmeye alışık olduğumuz bu tabloya ek olarak DİSK'in genel merkezi Polis tarafından kuşatılmış ve buraya bir tur dışarı çıkartmama operasyonu yapılmıştı. Çok büyük olaylara gebe olduğu günler, haftalar öncesinden bağırılmaya başlanan bir 1 Mayıs daha en azından can kaybı olmadan kapatılmıştı. Tabi ben bu durumu hiçbir şekilde emniyet güçlerinin bir başarısı olarak görmüyorum. Aksine eylemcilerin ve liderlerinin sağduyusu sayesinde olayların çok daha büyümediğini düşünüyorum. Aksi halde olabilecek şeyleri kestiremediğimi de 1 Mayıs arifesinde belirtmek istiyorum.
Beni bu düşüncelere iten haberlerden, çok önemli bulduğum dört notu burada paylaşmak istiyorum:
-Gazetecilerin, Başbakan'ın memleketi diye anmayı sevdikleri Rize'den gelen takviye polis ekipleriyle yapılan röportajdan:
Gazeteci: Böyle olaylara alışık mısınız?
Polis: Hayır.
G: Peki ne yapacaksınız?
P: Müdahale edeceğiz.
- Bir polis olayları kontrol etmenin güçleştiğine inandığı bir yerde havaya ateş etti.
- DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, gün içinde polis tarafından çevrelenmiş genel merkezinden, akşamüzeri yaptığı açıklamada "Biz Taksim'e giderdik ama olası bir faciayı engelledik. Halk da anlayış gösterdi, sağ olsunlar." dedi.
- Bir motosikletli kurye, polisle bir grup gencin çatıştığı bir sokakta motosikletini kenara bırakmış gençlerle birlikte polise taş atarken görüntülendi. Kendine neden polise taş attığını soran muhabire, (yanlış hatırlamıyorsam) gençler haklı diye cevap verdi.
Özellikle ilki ve sonuncusu beni çok etkilemişti. Ama bunlar arasında en önemlisi buyuk olasılıkla DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'nin açıklamalarıydı. Tabi ki bu açıklamaların içinde basarisiz olmuş bir liderin olayı dramatize etme çabaları da var ama o -bir yerde kendisinden bağımsız- bir gerçekliği bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çok güzel ortaya koydu.
Bu sene 1 Mayıs'da ne olacağını bilemiyorum. Devletin ya da daha doğru söylemle AKP hükümetinin pek çok tartışmalı konuyu kademeli olarak normalleştirme yoluyla kabullendirme politikasını (bkz. türban) 1 Mayıs'da da görecek gibiyiz. Geçen sene özel gün olarak ilan edildi. Bu sene de tatil. Vali Güler de bas bas çok büyük olmayan bir grup gelip anma gerçekleştirebilir diyor. Bu sene bu olur mu bilmiyorum. Ama Taksim'i bir anda olduğu gibi işçilere açacak gibi görünmüyor devlet. Belki her sene artan büyüklükte gruplar şeklinde açmak istiyorlardır; şimdilik bana böyle geliyor. Ancak zaten buradaki kilit soru "devlet 1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasına izin verecek mi"den çok "işçiler 1 Mayıs'da Taksim'e girmeyi ısrarlı bir şekilde deneyecekler mi" olmalıdır. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse sonuçlarının ne olabileceği de ayrıca detaylı bir şekilde düşünülmelidir, bence.