arama

Cuma, Kasım 07, 2014

Kasım 2014

-Hala burayı okuma iradesi gösteren herhangi birinin bilmeme ihtimali olduğunu düşünmüyorum ama geçtiğimiz ayın yarısında tatil amaçlı olarak Amerika Birleşik Devletleri'ndeydim. Benim için güzel bir seyahat oldu. Gezi notlarımı da kısa süre içerisinde burada paylaşmayı umuyorum.

-Ekimin son günleri bastıran soğuk hava ile kış geldi sayılır. Yaz sonunda yağmurları başlaması ile sekteye uğrayan bisiklet kullanımım iyice azaldı. Haftada bir iki kez bir saati pek aşmayan, kısa sürüşler yapabiliyorum sadece.

-Ancak farklı bir fiziksel etkinlik olarak koşmaya daha fazla mesai ayırıyorum. Geçtiğimiz sene kış mevsiminin görece yumuşak geçmesi sayesinde çok düzenli olmasa da bir koşu ritmi yakalamıştım. Bu sene biraz daha düzenli, disiplinli yaklaşıyorum. Şöyle bir başlangıç seviyesi program uyguluyorum. 3 haftası bitmek üzere ve hala eksiksiz uyuyorum. Benim için şaşırtıcı bir durum.
Bu noktada biraz reklam yerinde olur kanımca. İlgilenenler olursa Mert ve Ilgaz isimli iki koşucunun hazırladıkları Koşturmaca isimli podcast benim koşma eylemimde önemli yer tutan bir kaynak. Ayrıca koşarken dinlemek için de ideal kanımca.

-Amerika seyahatimde teknolojik oyuncak olarak Nook Glowlight aldım. Kendisi ile şimdilik mutluyum. 
Benim e-kitap ile ciddi bir samimiyetim yoktu. Telefon ve tabletten bir kaç kitap okudum ancak toplasan 1000 sayfayı bulmayacak bir hikayeden bahsediyoruz. Ama bir süredir bir okuyucu almak ve e-kitap tecrübemi ilerletmek planım vardı. E-kitaplarımı idefix'den ya da Google Play'den alıyorum ve epub formatındaki bu eserleri takla atmadan aktarabileceğim bir cihazı tercih ederim. Bu yüzden e-kitap (okuyucu) denilince akla gelen ilk şey olan Kindle (epub desteği olmadığından) benim için çok ilgi çekici bir ürün değil. Nook kendi pazarında bile az tercih edilen bir ürün ama benim işimi görüyor. Ürünü kullandığım bir, bir buçuk aylık dönemde, toplamda okuduğum e-kitap metnini ikiye katladım sanırım. 
Ben bu ürünü satın alırken babil.com da hemen hemen aynı donanımda bir e-kitap okuyucuyu hemen hemen aynı fiyata Türkiye'de satışa çıkarmış. Önceden haberim olsaydı ondan alabilirdim.

-Geçen güncellemeden sonraki dönemde yoğun bir şekilde Sia Hanım'dan Chandelier isimli parçayı dinlediğim bir dönem oldu. Şu anda pek dinlemiyorum ama o da bu yazının soundtracki olsun.

Cuma, Haziran 27, 2014

28.06.2014

Tuğçe'nin istediği yazı

-Geçen güncellemede bahsettiğim evsizliğim şimdilik nihayetlendi. Geçtigimiz süreçte beni ve eşyalarımın çoğunu misafir eden Adaş'ıma teşekkür ederim.
-Yine geçen güncellemede edindiğimden bahsettiğim bisikletimi daha etkin kullanmaya başladım. Hatta geçtiğimiz hafta itibariyle işe de bisiklet gidip gelmeye başladım. Büyük olasılıkla yalnız başıma olsaydım girişmeyeceğim bu konuda da Soyadaş'ıma teşekkür ederim.
-Yine yeni evle birlikte kitaplığımı da yeniden toplama olanağı buldum. Yaklaşık bir yıl boyunca çeşitli yerlerde ve normal şartlarda pek tercih etmeyeceğim durumlarda bulunmuş olan kitaplarım tekrar bir konaklama noktasına ulaştılar.

Fotoğraf: Kitaplığım 

-Pek çok kişinin izlemek için bile tekrar ilgilenmeyeceği halde Altın Palmiye kazanınca, sayesinde gurur, onur, vb. öznel duyguları yaşadığı Nuri Bilge Ceylan filmi Kış Uykusu'nu izledim. Uzunluğu görece yıpratıcı ve bazı diyaloglar yer yer fazla karikatürize gelmiş olsa da filmi beğendim. Ama sanırım yönetmenin filmleri arasından en beğendiğim hala İklimler.
-Bloga yazmadığım sürenin bir kısmında bir kitap okuma grubuna devam ettim. Okuduğumuz kitaplardan bir tanesi de Stefan Zweig'ın Macellan isimli biyografisiydi. Hemen hemen aynı dönemde Wes Anderson'un Büyük Budapeşte Oteli isimli filmin de beğeniyle izleyince Zweig ilgim depreşti. Bu kapsamda Dünün Dünyası isimli -ve Bir Avrupalı'nın Anıları alt başlıklı- anılarını hayranlıkla okudum. Kitabın, Büyük Savaş'ın 100. yıl dönümünün geldiği şu günlerde ayrı bir anlam teşkil ettiği düşüncesindeyim. Çok ara vermeden kitaplarını okumaya devam etmek istiyorum, sırada Hayatın Mucizeleri var. Bakalım okuma programımın şekillenmesinde bu isteğim ne kadar etkili olabilecek.
-Bu arada, Zweig'dan bahsetmişken, bir noktada Stefan Zweig'dan ve Erich Maria Remarque'dan bahseden bir yazı yazmak isteğimi de belirteyim.
-Yine bu geçtiğimiz dönemde daha fazla kitap ödünç verdim ve ödünç aldım. Güzel bir gelişme daha.
-Şu aralar Erkan Oğur, Derya Türkan ve İlkin Deniz'in birlikte hazırladıkları Dokunmak isimli albümün, bana göre konseptine en uzak olan son parçası Naci Derler'i kontrolsüzce dinliyorum. Kapanışı da onunla yapayım:

Çarşamba, Ocak 29, 2014

Gündüz Vassaf'ın yeni kitabının kapağı ve çağrışımı

kaynak: ukiyo-e.org
Gündüz Vassaf'ın köşe yazılarını derlediği Uçmakdere Yazıları isimli dizinin yeni kitabı yıl başında İletişim Yayınları'ndan çıktı. Medeniyet, Kültür, Sanat adını taşıyan kitabın kapak görseli olarak da yukarıda görebileceğiniz Naruto Girdabı isimli çalışma kullanılmış. 1797-1858 yılları arasında yaşamış, Utagawa Hiroshige* isimli Japon sanatçının bir çalışması olan resim, ukiyo-e* diye tabir edilen bir tahta blok baskısı tekniği ile hazırlanmış.

kaynak: Wikipedia
Kapaktaki resmin farkına varınca, başka bir Japon ukiyo-e icracısı Katsushika Hokusai'nin* 36 Fuji Dağı Manzarası isimli meşhur serisi aklıma geldi. Yukarıda, en ünlü parçası Kanagawa Açıklarında Büyük Dalga isimli resmi paylaştığım seri, pek çok batılı için Japon baskı sanatı denildiğinde akla gelen ilk eser. Naruto Girdabı'nın da bu serinin, bilmediğim ya da hatırlamadığım bir parçası olabileceğini düşündüm. Yanılgımın sebebini ise Hiroshige'nin wiki makalesinin hemen giriş bölümünde öğrendim. Sanatçının konu seçiminde, Hokusai'nin 36 Fuji Dağı Manzarası etkili olmuş. Hatta hayatının son döneminde Hiroshige de aynı isimli bir çalışma* yapmış.

*Kaynaklar İngilizce'dir. 

Çarşamba, Ocak 15, 2014

Deli Bal kapak görseli, bir soru ve bir cevap



Pelin Buzluk'un Deli Bal isimli kitabının Varlık Yayınları'ndan çıkan 2010 tarihli ilk baskısının yukarıda görülen, çok beğendiğim kapağındaki görüntü aşağıdaki twitte görülen fotoğraftanmış. Ben kapak görselini, bir resimden alınmış bir parça sanıyordum. Daha önce merak etmemiş, bakmamış olmam şaşırtıcı.



Soru: Peki bunu neden twitterda paylaşmadım?
Cevap: Çünkü aradaki cümleleri ve iki görseli bir twitte sıkıştırmanın yolunu bulamadım. 

Cumartesi, Ocak 11, 2014

Muhtar

Bir ay kadar önce adrese dayalı nüfus zımbırtısını yapmak için şu anda bulunduğum mahallenin muhtarlığına gittim. İşlerim epey kolay ve pürüzsüz bir şekilde sonuçlandı. Yaklaşmakta olan seçim döneminin de bu durumda bir etkisi olduğunu düşünmekteydim. Geçen gün işlemi sonlandırmak için tekrar gittiğimde de çok hızlı ve kolay bir süreç yaşandı. Sonrasında da tahminimi doğrulayacak şekilde muhtar, seçim broşürünü almamı ve arkadaşlarıma götürmemi rica etti. Mekandan çıkarken de seçim beklentisini şu cümle ile dile getirdi:

Şöyle güçlü bir destekle gelirsek güzel olacak.

Mahalle denilen organizasyona tam olarak dahil edilebileceğimi sanmıyorum. Kendisine de ilettiğim şekilde, şu ana kadar bir sorun yaşamadığım için hali hazırda tanıdığım tek adayı değerlendirme olasılığım zaten çok yüksek. Fikrimi değiştirebilecek şey, seçime kadar adaylar hakkında olumlu, olumsuz bilgi alma ihtimalim. Ama bu da az önce belirttiğim entegrasyon mevzusundan pek mümkün değil. 
Yine de muhtarın sarf ettiği bu cümle beni etkiledi. Bir muhtarın güçlü bir destekle ya da tek oy farkla seçilmesi sonrasındaki dönemde ne tür bir fark yaratıyor olabilir ki? Bir siyasi bağlılığı da söz konusu olamayan seçilmiş kişinin arkasındaki destek, kime karşı onu güçlü duruma getirir?