arama

Cuma, Ağustos 28, 2009

28.08.2009

-Bu yazıyı, şu anda Ankara'dan Adana'ya doğru seyretmekte olan bir otobüsten yazıyorum. Ne zamandır kullanmak istediğim bu hizmeti gerekli şartların sağlanması ile nihayet kullanma fırsatı buldum. Benim gibi biri için çok güzel bir hizmet olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde ama bunun ötesinde kablosuz internet teknolojilerinin ciddi gelişmeler (bizde 3G, elde LTE, WiMAX) sağladığı dönemde gerekli olarak yorumlanabilecek, yerinde bir uygulama. Benim kullandığım hizmet biraz yavaş ama en azından e-postalarımı kontrol ediyor ve bu yazıyı sizinle paylaşabiliyorum. Bu seviyede bağlantının çokluortam uygulamarına hitap etmesi pek beklenemezdi zaten ama önümüzdeki sene(ler) içinde hız ve bant genişliği artar diye tahmin ediyorum. Kendimi de bu hizmeti kullanmak için biraz geç kalmış hissediyorum.
-Yukarıda belirttiğim sağlanan şartlardan biri çokça mobil olan bir internet aletine kavuşmuş olmam. İnternete kablosuz ağ bağlantısıyla bağlı olmasına rağmen az önce %94 pil doluluğunda çalışma süresini 7 saat olarak hesaplıyordu. Bu aleti de sevdim ama ürünlerin yeni yeni oturduğunu düşündüğüm bu pazarda bir alet edinmek için geç kaldığımı düşünmüyorum. Android'in uyarlanma çalışmaları, Intel'in Moblin'i, Windows 7'nin Netbook sürümünün çıkacak olması gibi yazılım dünyasınan gelen haberler ve dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi Nokia'nın Booklet 3G'yi duyurması, her fırsatta Apple'nin bir netbook çıkaracağı haberinin duyurulması gibi donanım üreticilerinden gelen haberler bu pazarın daha bir müddet daha gündemde kalacağının sinyallerini veriyor zaten.
-Adının Karacaoğlu olduğunu zannettiğim ve bildiğim kadaıyla Emek 4. Cadde'de ve Cepa'da şubeleri olan kebapçının Cepa şubesine gittik dün akşam (yaklaşık olarak iftar vakiinde). Ciddi bir süredr karşılaştığım en özensiz yemek hazırlama ve en başarısız servisle karşılaştım. Çiğ geldiği için geri gönderdiğimiz İnegöl Köftesini yüzünü dağlayıp geri getiren ve bir özrü dahi çok gören bu kalitesiz (benim yediğim beyti göz önünde bulunursa 3. sınıf) kebapçıya bir daha gideceğimi zannetmiyorum. Çok kolay beğene biri olmayabilirim ama bunca zamandır bu blogda buna benzer hiçbir şey yazmadığımı göz önünde bulundurup, o mekana gitmeyi düşündüğünüzde, ikinci bir düşünme seansı yaşamanızı tavsiye ederim.
-Bu aralar Dream Theater'den Space-Dye Vest, Tool'dan 10,000 Days (Wings Part 2), Barış Manço'dan Al Beni ve Michael Jackson'dan Give in to Me şarkılarını dinliyorum.
-Bu aralar Ruşen Çakır'dan Ayet ve Slogan'ı ve J.P. Donleavy'den Zencefil Adam'ı okuyorum.
-Mushishi'yi bitirdim, One Piece'de 106'dayım.
-Yukarıdaki bağlantılardan da anlayabileceğiniz üzere fizy'yi çok kullanıyorum.
-Tez çalışmalarım hala durağan ama bu yolculuğun dönüşünde kısa süreli de olsa bir ivme kazanacağına dair bir inancım var. (Bilimsel çalışmaya dair inanç taşımak ne güzel bir zihin karmaşasıdır.)
-Bu yaz bitmeden bir yaz yazısı yazabileceğime dair son beklentimi, Adana'da geçireceğim üç sıcak güne saklıyorum. Zaten Anneannem de hastanedeymiş, yeterince karamsar, olabildiğince gerçek bir yazı gelebilir.
-Son olarak bu blogun laikliğine zarar verecek bir açılım yapalım ve herkese hayırlı Ramazan'lar dileyelim. (Böylece hem "biz de açılım yapmadık" diye içimizde kalmaz, hem bu sıradan espri kervanına biz de katılmış oluruz,. hem de bu parantez sayesinde, yaptığımız espriyi açıklayacak kadar vahim durumda olduğumuzu burayı okuyabilenlere gösteririz.)

1 yorum:

Hasan Arslan dedi ki...

Sondaki gizli açıklamayı şans eseri okuyunca birden paranoyaklaştım "Acaba geçmiş yazılarda da var mıydı?" diye. Sonra kontrol ederım artık.