2,7 gram ağırlığında sarı sarı parlayan sevimli parayı insanların neden sevmediğini bir türlü anlayamadım daha. Hâlbuki kuruşun tekrar hayatımıza gireceğini öğrendiğimizde ne kadar da heyecanlanmıştık. Eski bir dosta yeniden kavuşmanın verdiği heyecanla birlikte, kuvvetli ekonomilerde bozuk para dolaşımının fazla olması bilgisi de kulağımıza çalınınca, "kuvvetli ekonomi sahibi olma heyecanı" da sarmıştı bizi ve biz de hemen mahalle başındaki terzimize koşup, bozuk para cebi diktirdik pantolonumuza. Ama sonra ne oldu? Biz eski dostumuz kuruşla sevişeceğimizi sanarken onu başka bir birle aldatmaya karar verdik: 1 YTl. Cebimizdeki bozuk paralardan bir sayılı olanın kuruş değil de lira olmasına karar verdik. Belki de haklıydı. Sonuçta kendi üzerimize de fazla gelememeliyiz. Biz mi fiyat etiketlerini koyuyoruz? Kullanılmayan parayı neden üzerimizde taşıyalım? Bu çizigideki "eleştirel" soruların sayısı kolayca arttırılabilir. Ama artırmaya ne gerek var değil mi? Ben burada küçüklükleri korumaktani onların güzel ve şirinliğinden bahsederken, oradaki kaba görünümlü "yığını" arttırmaya hiç gerek yok. Sonuçta bu yazıyı okumaya tenezzül eden herkes iyi kötü bu durumun sebebi hakkında bir fikir sahibidir. Belki kendine göre çözüm önerisi de vardır. Mesela benim var; ama sizle paylaşmayacağım. Çünkü bu yazı bir problem çözme yazısı değil aksine, sıkıntıdan nakşedilmiş bir özlem, hatırlatma ve hatta paylaşım yazısıdır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
yazım tarihi: 19.08.2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder