arama

Pazar, Ocak 13, 2013

Kitaplar, kitaplıklar ve okuma hakkında bir kaç not

Tereza'nın gözünde, kitaplar gizli bir kardeşlik bağının işaretleriydi.
Kendisini çevreleyen kaba saba dünyaya karşı tek bir silahı vardı çünkü; 
belediye kitaplığından aldığı kitaplar, her şeyden önce de romanlar.

Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s.55


Daha önce de belirttiğimi tahmin ettiğim üzere, birden çok kitabı aynı süreçte okumayı tercih ediyorum. Bunun çeşitli faydaları olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu sayede, çok uzun zamandır en az bir kitapla ilgilenmediğim bir süre olmadı.

Belirli bir yaşa kadar kütüphane kullanım isteğim ve kullanımım fena bir seviyede olmamıştı. İlkokul seviyesindeyken evdeki kitaplar yeterli geliyordu. Bir de yeni basılan macera kitaplarına ilgim vardı, onları da satın alma yolu ile temin ediyordum. Ortaokul seviyesinde hiç kullanmamış olsam da şehir kütüphanesinde aboneliğim vardı. Ayrıca bir dönem kütüphane kolu olmuş olmamın bir sonucu olarak okul kütüphanesini de iyi kötü kullanıyordum. Yaşım gereği düşkün olduğumu düşündüğüm bestseller ve fantastik kurgu türleri dışındaki kitapları ve özellikle dergileri buradan temin ediyordum. Lise kütüphanesini de fena kullanmadığım düşüncesindeyim, bu dönemde okuduğum kitapların yarısını kütüphaneden ödünç almış olabilirim. Sonra üniversiteye gelince bu durum değişti. Artık kendi kitaplığımı kurmaya ve yaşatmaya başladım. Durum hâlen bu.

Kitaplığımı geliştirmekteki niyetlerimden biri, bir noktada birileri ile iyi kötü bir şeyler paylaşma isteği idi. Bu noktada kütüphane kullanmama ve kitaplığını başkaları ile paylaşmama güzel bir ironi oluşturuyor. Bir süredir bu durumda, değişiklik yapma niyetim var, bakalım zaman ne getirecek.

Bazıları için 10. baskı olacak ama
Marquis de Sade'nin Sodum'un 120 Günü ve -Erdemin Felaketleri alt başlıklık- Justine isimli eserleri Türkçe yayımlandığı zaman ortaokulda okuyordum. Kitaplar şu anda erişebileceğim bir yerde olmadığı için tam tarih veremiyorum ama 2000 yılı civarında olmalı. Türkçe'ye Düşlerin Efendisi diye çevrilmiş 2000 tarihli Quills filmin yarattığı görece popüler havada Chiviyazıları Yayınevi bir risk almıştı. Bu risk, gazete haberlerine de -büyük olasılıkla sıkı yönetim dönemlerini gören gazeteciler tarafından- "acaba ne kadar süre yasaklanmadan raflarda kalabilecek" şeklinde yansıtıldı. Kitap yasaklanması benim kuşağımın tanıdığı bir uygulama değildi ama nedense "yasaklanır da okuyamazsam" korkusuna kapıldım ve kitapları çıktıkları gibi temin ettim. Korkunun yanında büyük olasılıkla, ergenlikten gelen bir karşı çıkma içinde, yasaklanmış bir objeye sahip olma, saklama arzusu vardı. Sonuç olarak adı geçen kitaplar yasaklanmadı. Hatta yazarın olduğu iddia edilen başka kitaplar da Türkçe'ye çevrildi ve yayımlandı. 13-14 yaşlarında sadizmin kavramına adını veren kişinin eserlerini okumuş olmamın, bugün olduğum şeye evrilmemde ciddi bir etkisi olduğunu hâlâ savunurum. Bunun yanında aradan geçen sürede korkumdan da, ergenliğimden de pek bir şey kaybettiğim söylenemez. Yumuşak Makine'ye dava açıldığını haberini okuduktan sonra yaptığım şey, kitabı satın almak oldu.

Kitaplığıma yatırım yapma sebeplerimden bir tanesi daha korku temelli. Okumak istediğim bir eserin baskısının tükenmesi ihtimali, eseri "temin edebileceğin anda temin etmemde" önemli bir itici olabiliyor. Özellikle, toplamda çok az sayıda basılan eserleri baskısı tükendikten sonra, sahaftan ya da alternatif yollardan temin etme şansın da kısıtlı oluyor. Eminim Soyadaş da bu konuda bana arka çıkacaktır.

Pek çok (ev) kitaplığın(ın) önemli eksiklerinden bir tanesi de sözlüktür kanımca. Sözlük nedir, iyi sözlük nedir ve nasıl kullanılır konularında -kendimi de pek ayrı tutmayarak- çok fikri olan bir topluluk oluşturduğumuzu da düşünmüyorum. Bu açıdan durum tutarlı.

Bookcrossing. Kitapların ortak kullanılan yerlere (duraklar, parklar, lokantalar, vb.) bırakması sureti ile başka insanlara geçmesini ve onların da bu kitapları okuduktan sonra seyahatlerine devam etmelerini sağlayacak şekilde benzer yerlere bırakmalarına dayanan kitap paylaşım sistemi. 2006 yılında bu konuyla ilgili bir yazı da yazmıştım. O zamanlar bu konuda bir insiyatif yürütme çabasında olan Türkçe bir internet sayfası da vardı.

Açık kitaplık şeklinde çevirmenin uygun olacağını düşündüğüm public bookshelf de kitap paylaşmanın şu sıralar popülerleşen ve çok makul bulduğum -hatta sanırım bir açıdan imrendiğim- başka bir yolu. Deutsche Welle'nin konu ve Almanya'daki yükseliği ile ilgili güzel bir haberi* var. Ayrıca aynı mantıkla dünyanın çeşitli yerlerinde -özellikle çocuklar için- bu kitaplıkların küçüklerinden kurulmasını destekleyen, Little Free Library adında bir oluşum var. Şu ana kadar yaklaşık 2500 tane küçük kitaplığın kurulmasına ön ayak olmuşlar. Hatta bu kitaplıklardan bir tane de Türkiye'de varmış. Şehir olarak da İzmir'de.

Yıl oldu 2013 ve ben hâlâ "dijital yayıncılık basın-yayın hayatını kökten değiştirecek" minvalinde bir şeyler söylemedim. Hemen söylemeliyim.

Dijital kitap konusunda hâlâ standartların ve uygulamanın belirlenememiş olması rahatsız edici. Geçtiğimiz dönemde e-ink ekranlar, okuma ortamı olarak çok başarılı bir zemin kurdular. Ancak bu temel üzerinden çalışacak sistem oturmuş değil. Satıcıların açgözlülüğünü doyurabilecek çözüm, kindle benzeri kapalı sistemler gibi görünüyor. Tabi bu, olayın doğasına son derece aykırı. Ama başta belirttiğim üzere daha netletmiş, dünya çapında genel kabul görmüş bir şey yok.

Dijital iletişim teknolojilerini kullanarak etkin bir şekilde kitap paylaşımını amaçlayan pek çok girişim var. İki tanesinden kısaca bahsetmek istiyorum. Bunların ilki neredeyse kişisel bilgisayar kadar eski bir çaba, Project Gutenberg. Yayın hakkı sorunu yaşanmayan, genellikle klasik eserleri ücretsiz, herkesin ulaşabileceği bir şekilde sunan bir internet sayfası. Adı itibarıyla da az önce dem vurduğum "olayın doğası"na karışık, güzel internet sayfası. Açık kütüphane şeklinde çevirebileceğimiz Open Library** adlı site ise adı üzerinde, herkesin erişebileceği, ücretsiz bir kütüphane. Site envanterinde bulunan eserleri, fiziksel bir kütüphanede yaptığınız şekilde, belirli bir süre için  ödünç alabiliyorsunuz ya da tarayıcınız üzerinden -kütüphanede- okuyabiliyorsunuz. 

Son olarak dijital ve okuma kavramları yan yana geldiğinde wikipedia demeden de olmaz. Dedim; kedi.

*Kaynak İngilizce'dir.
**Yazının ilgili bölümünü yazdığım 12.01.2013 tarihinde, sitenin kurucusu Aaron Swartz'ın ölüm haberini aldım. Kötü bir tesadüf oldu. Huzur içinde yatsın.

Hiç yorum yok: