arama

Pazartesi, Mayıs 28, 2007

Mayıs ayının gelmesi ile efsaneler yeni yüzlerini bir bir göstermeye başladı

Uzunca bir sessizliğin (bir ay) ardından seri plarak yazdığım yazıların yeni bir tanesine hoşgeldiniz.
Bu yazımda mayıs ayı itibariyle elimize ilk görüntüleri düşen iki çokluortam efsanesinden bahsedeceğim. Efsaneler arasında çok net bir şekilde ayrım yapabileceğim ve bir tanesini kayırabileceğim için önem sırası gütmeden açıklanma tarihlerine göre sıralamak istiyorum bu güzellikleri:

1. Starcraft II : 19 Mayıs sabahı Güney Kore'nin başkenti Seul'de efsane oyun, gerçek zamanlı stratejilerin en iyisi Starcraft'ın devam oyunu duyuruldu ve bir fragman ve bir gerçek oynanış videosu yayınlandı.





2. Star Wars: The Clone Wars : 2 boyutlu animasyon Star Wars serisi Clone Wars'un yeni ve 3 boyutlu versiyorunu. Elimizde daha sadece Star Wars 30. Yıl kutlamasında yayınlanmış ilk görüntüler var. Star Wars 3'ün gösterime girmesinin hemen ardından duyurulmuş bir projeydi, gelişmeleri paylaşma ihtimalim yüksek.


Not: Star Wars videosunun youtube versiyonunu bulamadığım için, sizi sinir bozucu Lucas Film flas oynatıcısa yönlendirdim, kusura bakmayınız.

Pazar, Mayıs 27, 2007

geçen ay, bir aylık sürenin geçmiş olduğunu vurgulamak için kullanılacaktır bu yazıda ve tamamlanmış bir süreci ifade etmektedir

Bana bu en uzun başlıklı yazımı yazdıran olay, bundan önce bana bir kaç yazı daha yazdırmış olan son yazımdan bu yana görece uzun bir zaman geçtiğini farketmem durumudur. Son durumda bu görece uzun zaman tam bir aydır. Genelde hesep kolaylığı için 30 gün kabul edilen bir ayı ben söylem kolaylığı sağlamak için bu yazımda 31 gün olarak kabul etmiş bulunmaktayım. Yeri gelmişken bu kabullenmemi de belirttikten sonra hepinizin merakla beklediğine emin olduğum, yazının temel metinine geçebiliriz. Yani geçen bir ayda ne yapmış olduğuma.
26.04.2007-27.05.2007 tarihleri arasında geçen dönem benim için gayet dalgalı geçmiştir. Bu dönemin en önemli gelişmesi bir önceki yazımda da belirtmeiş olduğum üzere benim yıllar sonra ders çalış(tırıl)mış olmamdır. Tabi her ne kadar burası benim kişisel blogum olsa da bu kadar bencil bir şekilde sadece beni etkileyen olaylara çok büyük önem yüklemek pek doğru olmayabilir. O zaman yakın çevremi de yeterince etkileyen bir kararı geçen ayın en önemli gelişmesi yapabiliriz. Bu karar uzun zamandır kafalarda oluşmuş olsa da net bir şekilde dile getirilmek için çok beklenen şu anda oturduğumuz evi dağıtma kararımızdır. Ders çalışmış olamam olayının göstereceği üzere bu dönemde bir miktar sınavım oldu. Zaten bu geçen ay sınavlarım ve evi ayırma, yeni ev bulma sorunları ekseninde geçti diyebiliriz herhalde. Herhalde diyorum çünkü az önce fark ettiği üzere bu geçen dönemi ben de çok net hatırlamıyorum.
Fakat net bir şekilde hatırladığım şeyler de var. Mesela bu geçen bir aylık sürenin tam ortasında ODTÜ 21. Bahar Şenlik'inin yapılmış olması. Katıldığım diğer bahar şenliğinde olduğu gibi çok az alkol almak suretiyle nihayetlendirdiğim bu bahar şenliğinde sadece bir konsere katıldım. O da çek sevdiğim müzik gruplarından biri olan Pentagram'ın konseri idi. Bu konser dışında şenliğe katıldığım iki akşamı arkadaşlarımla sohbet ederek geçirmeyi seçtim. Özellikle ikinci akşamki soframız ve eğlencemiz dikkate alındığında bu kararımda ne kadar haklı olduğum kanısına varıyorum tekrar tekrar. Ama keşke bazı eski dostları unutmamış gibi hissetmeyi de başarabilsem.
Bu geçen ay içinde tabi ki bazı kültür-sanat faliyetleri içinde de bulundum. Mesela bir kaç kez sinemaya gittim. Hatta kaç kez sorusuna tam sayı bir cevap vermem gerekirse 2 kez sinemaya gitti. Biri Örümcek-Adam 3 diğeri de Karayip Korsanları: Dünya'nın Sonu idi. Birincisi rezealet sözcüğünün bile nitelemekte yetersiz kalacağı bir anlatımla önümüze konulan tanıdık ama çok yalınlaştırımlış ve yalınlaştırma çabası içinde çok bozulmuş Peter Parker'in kendi içinde yaşadığı sorular ve siyah kostüm hikayesiydi. İkincisi ise serinin genel, yüzümüzde tebessüm bırakmayı iyi beceren çizgisinden uzaklaşmadan, muazzam mekanlarda önümüze çok güzel görseller koyan eğlenceli bir yapımdı. Sinema izlediğim son şaheser Pan'ın Labirenti'nden sonra dahi hala inatla dev bütçeli Amerikan yapımlarına gittiğim için beni kutlamak isteyen insanlar var ise, tebriklerini bekliyorum. Sinema dışında kültür-sanat adına yaptığım başka bir eylem ise kitap okuma çalışmalarıma devam etmemdi. Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar adlı eseri bu kendini ikinci kez elime alışımda sona yaklaştı. Bu denemenin sonucunu ve doğal olarak kitabın sonunu (sonu derken kitabın sonundaki olay değil, kitabın bitmesi eylemi kastedilmektedir) heyecanla bekliyorum. Bu iki tane, bekleme eylemi ile biten cümle topluluklarıyla açıklanan kültür-sanat etkinliğinden sonra bu ayın son ve her ortamda ulaşılması en kolay ve bence en vazgeçilmez olan kültür-sanat etkinliği, yani müzikten bahsedip geçen ay neler yaptım bahsini artık kapatalım. Geçen ay müzik dinleme eylemimin büyük çoğunluğunu en nihayetinde paraya ıyıp aldığım mp3 oynatıcımda gerçekleştirdim. Bu müzik dinleme ortamı adına farklı büyük bir değişimdi ve bunu da kültür-sanat faaliyetleri içinde belirtme gereği durdum. Bunun dışında dinlediğim müziklerden bahsetmek gerekir ise bu biten ayın başında hala gripin'in Gripin albümünü dinliyordum. Sonra bir müddet Vega'nın TATLIsert albümünü tekrar dinledim ve bu bir aylık sürecin bitmesine yakın elime geçen Oi Va Voi'nin kendi adını taşıyan albümünü ve Tori Amos'un American Doll Posse adlı albümünü büyük bir zevkle dinledim.
Elimden geldiğince bu yazı yazmadığım bir aylık süreyi özetlemek istedim ama şimdi bakıyorum hala tam olarak herşeyden bahsetmemişim. Bunun en önemli örneği bu geçen ay içinde yaşadığım doğumgünümden bahsetmemiş olmam. Bİr aylık bir sürenin tarih sınırlarını koyarken bu sınırların içinde kalan belirli tarihleri düşünerek başladım yazıya. Bir kaç sınavın tarihi geldi, bahar şenliğinin tarihi geldi ama doğumgünüm gelmedi. Doğumgünüm az önce müzik dinleme alışkanlıklarımın değişmesi ile ilgili bir şey düşünürken bir bağlantıdan ötürü geldi aklıma. Ayrıca bunu fark edince bir başka şeyi daha fark etmiş oldum ki der çalış(tırıl)mış olamam olayından fazla bireysel diye bahsetmemiş olmakla birlikte bu geçen bir aylık sürenin büyük bölümünü kendi evimde geçirmediğimden, beni evimde olmadığım bu zaman zaflarında evinde misafir eden ve çalıştıran misafirperver ve iyliksever insandan da bahsetmemiş olduk. Hatta bahsetmediğim bu birey, mekan ve zamanı birleştirdiğimizde ortaya çıkan, benim için düzenlenen ilk "süpriz" doğumgününden de bahsetmemiş olduk. Ama bu başlıklardan şimdi bahsettikten sonra ve aklıma daha başka bahsetmediğim bir şey gelmediğine göre, yazıyı da daha fazla uzatmadan burada nokta koysak iyi olur kanısındayım. Unuttuğum bir şeyler mutlaka kalmıştır. Eğer öenmli şeyle unuttuysam şimdiden olayların kahramanlarından özür dilerim. Aynı özürüm son bölümde hızlıca bahsettiğim olayların kahramanları için de geçerlidir.
Bu yazıyı az önce, eski adıyla "the best stuff in the world" yeni adıyla "bestuff" adlı internet sitesinde gördüğüm bir cümle ile bitirmek istiyorum:
"I Wish I Were Your Derivative So I Could Lie Tangent To Your Curves."

Not: Yazıyı bitirirken bir müddettir bakmayı ihmal ettiğimi fark ettiğim hasuş'un 2blogötesi'ni okuyordum ve Norah Jones-Sinkin' Song çalıyordu.

ODTÜ Finaller: Bahar 2007

Yarın ODTÜ'deki 7. final dönemim (6 normal dönem ve 1 yaz dönemi) başlıyor.
Yarın finalim yok.
İlk finalim 29.05.2007, Salı günü.
İlk finalim TURKISH II (Türkçe 2) dersinden.
Diğer final tarihlerim;
30.05.2007 (MATHEMATICAL MODELING IN CHEMICAL ENG.)
31.05.2007 (PHYSICAL CHEMISTRY II, MICROBIOLOGY)
01.06.2007 (SEPARATION PROCESSES)
03.06.2007 (MATERIALS SCIENCE & ENGINEERING)
08.06.2007 (CHEMICAL ENGINEERING LABORATORY I) şeklinde sıralanıyor.
Bu final dönemi başlangıcında bundan önceki final dönemlerinden önce yaşadığım çok sıkılgan ruh halinden biraz uzak bir durumdayım. Bu tabi insanı bir yerde mutlu ediyor. Bunda 2007 Bahar döneminin son 3 arasınavına çalış(tırıl)mış olmamın vermiş olduğu rahatlık temel etken.
Bu durum bir umut ışığı doğuruyor.
Bakalım.
Bekleyip görelim.
Final döneminde herkese başarılar.