arama

Perşembe, Haziran 28, 2007

en kötü şarkı

Aranızda merak eden olabilir diye paylaşmak istedim; en kötü şarkı yapılmış. Geçen haftaki Adana ziyaretimden arda kalan en büyük kazanç, Kral TV'de bu şarkıya rastlamamdı herhalde. Zaten bu yaz müzik dünyası için çok haraketli geçerken, iyi işlerin yanında çok kötülerini de görmemiz kaçınılmazdı. Serdar Ortaç'ın 10 yılın en ticari parçası diye Bengü'ye verdiği Korkma Kalbim adlı parçanın dile dolanamadığını düşünürsek en azından bu şarkı "geniş kitlelere hitap edebilen şarkılar" katagorisinde görülebilir. Sözü daha fazla uzatmadan sizi Maskeli Kız'dan gelen Ceza adlı parça ile başbaşa bırakayım:

Perşembe, Haziran 14, 2007

Hediye


Hediye vermek güzel bir şeydir.

Güzel bir hediye verebilmek daha güzel bir şeydir.
Güzel hediye seçebilmek en güzel şeydir.

Ben bu güzelliklerden herhangi birine sahip olan şahıs değilim. Hep olmak istedim ama hiç olamadım. Ya da bazılarına az da olsa sahip oldum ama hiç bir zaman istediğim seviyelere getiremedim bu sahipliğimi. Hatta sahipliğim bu üç güzellik önermesinde aşağıya inildikçe sıfırı gördü her zaman.
Ben asla güzel hediyeler seçemedim. Bunu her zaman "düşünmüş olmak önemlidir" diye düşünmüş olmama bağlıyorum. Halen bu düşünce içindeyim ama bazı özel anlarda, özel insanlara, özel hediyeler verebilmek de isterim aynı zamanda. Fakat bu isteğime kısa zamanda sahip olabilecekmişim, kısa zamanda bu güzelliklerin en güzeline sahip olacakmışım gibi görünmüyor. Halbuki hep daha önceleri, büyüyüp ciddi miktarlarada para kazanmaya başlayınca çevremdeki insanlara çok güzel hediyeler alacağımın hayallerini kurardım. Ama şimdi, bir kaç yıl sonra gerçek miktarlarda para kazanmaya başladıktan sonra da durumun çok değişmeyeceğinin farkındayım.
Eğer bir değişim olacaksa hediye verme alışkanlığım ve verdiğim hediyelerin niteliğinde, önce bende değişim olmalı; bunun farkındayım. Eskiden birine verilecek en mutlu edici hediyenin onun asla ulaşamayacağı isteği olduğunu düşünen benim, asla ulaşılamayacak istekleri insanlara vermek suretiyle onların hayallerini ve yaşantılarını geri dönüşsüz biçimde zedelediğinin farkına varmış olmam da umarım bu değişimin ilk adımı olur.
Bu sayfada hep bir değişim, bir gelişimden bahsediyorum farkındayım ama hayatı böyle bir evreden geçen bir insanın en temel değerleri de bu değişim ve gelişimdir. Ben burada sesli konuşarak bu değişimi hediyelerle ilgili cümlelerde belirrtiğim güzelliklere yöneltme çabasındayım. Umarım siz de yardımcı olursunuz. Sonunda size güzel hediyeler verebilirim.

Bana bunları yazdıran ise bir kaç saat kadar önce gördüğüm, evine gitmeden önce çozuklarına 4 tane Algida Max dondurma alan orta yaşlı adamdı. Biz ise o sırada Algida Carte d'Or Classic götürüyorduk evimize.

Pazartesi, Haziran 04, 2007

birbirleriyle alakasız sözler ve fotoğraflar

Ben aslında buraya yazdığım pek çok yazıyı tek solukta yazıyorum. Zaten ben genelde yazılarımı bu şekilde yazarım. Yani yazarım ve geçerim. Yazıya son halini vermeden önce geriye dönüp, şurası nasıl olmuş burası nasıl olmuş diye son bir kez okuma alışkanlığım yoktur. Ben yazıdığım şeyi tekrar okuyacaksam ona son halini verdikten sonra tekrar okurum. Bunun iğrenç bir özellik olduğunun da farkındayım aynı zamanda. Bu özellikten kurtulmaya da çalışıyorum tabi ki. Hatta siz bu blog üzerinden bunu gözlemlemektesiniz. Bir kaç yazımda "şu tarihte başladım, bu tarihte devam ettim" benzeri ibareler gözlemlemiş olmalısınız. Bunlar genel olarak bu iğrenç özelliğimden kurtulma adına atılmış adımlardı ama daha ciddi sonuçlar elde ettiğimiz söylenemez ne yazık ki. Ama en azından çaba olduğunu bilemek de kualağa hoş geliyor değil mi?
Gelmiyor mu?
Bu fotoğrafları sadece konularla alakasız olsun diye koymadım. Fotoğrafların seçimi az önce yazı yazayım dememin ardından kafamın bir yerinden "şu fotoları da bu yazıya ekleyelim" sesini duymamla ilintilidir. İlk fotoğraf manzara fotoğrafıdır, ilk bölümde belirttiğim insani sorunla bir şekilde ilintilendirilebilinir belki ama taşınacağımı söyleyeceğim bu bölümden önce benim defterim üzerinde Büküş'ün telefonu olduğu halde görüntülenmiş fotoğrafın ne işi var ben de anlayamadım. Ama dediğim gibi fotoğraftan bağımsız bir şekilde bu akademik yılda kaldığım evden de en geç bir ay içinde taşınmış olacağım. Bu sefer yeni bir evde, yeni bir kadroyla merhaba diyeceğiz yeni akademik yıla. Daha doğrusu -yüksek ihtimalle- yaz okuluna. Yaz okuluna ben yalnız da merhaba diyebilirim tabi. Hele şu önümüzdeki hafta da bir bitsin de biz tekrar çıkalım ev aramaya ve önümüzü daha net görelim.

Sağlıcakla kalınız anacım!