arama

Perşembe, Haziran 25, 2015

The Newsroom üzerine birkaç söz

Bu yazı çok ciddi seviyede spoiler içerir. Eğer diziyi izlemediyseniz, 25 saat sonra, diziyi bitirdiğinizde geri dönmek üzere sayfayı kapatmanızı tavsiye ederim. Ayrıca yazı boyunca sunulan tüm bağlantı, alıntı ve videolar İngilizce'dir, bilginize sunarım.


Yakın çevremdeki herkes The Newsroom isimli dizinin ne kadar güzel olduğunu sürekli belirtmemden illallah etmiştir herhalde. Etmeyenler varsa, onlar da diziyi en az benim kadar beğenmişlerdir. Şimdi, dizinin tamamlanması ardından bir süre geçtikten sonra bir yazı ile bu beğenimi bir kez daha yüksek sesle dile getirme niyetindeyim. 


Yazıya, dizi ile ilgili olumsuza yakınsayabilecek yorumlarımı paylaşarak başlamak istiyorum.

Dizinin o meşhur açılış sahnesindeki durum analizi bazıları için tersini işaret etmiş olabilir ama seride çok ciddi bir Amerika övgüsü var. Bu durum tüm diziye yayılmış olasa da 5/1 ve Election Night bölümlerinde neredeyse maddeleşiyor. Sebebi bir ülke gerçeği olarak aşırı ulusal gurur ve vatanseverlik midir yoksa söyledikleri ağır sözleri bir şekilde yumuşatma çabası mıdır, bilmiyorum.

Göze batacak bir ikinci konu ise fazlasıyla teatral sahnelerin varlığı. Dizinin tamamında yan karakterlerinkiler dahil pek çok sahne epey abartılı. Dolu dolu yazılmış metinlerle hemen her an biri nutuk çekmeye başlayabiliyor. Ama bu abartılı sahnelerden birini özellikle belirtmek gerekirse, 2. sezonun 7. bölümü Red Team III'nin sonunda Leona Lansing'in "get it back" diye bağırarak nihayetlendirdiği sahneyi seçerim.

Son olarak dizi fazlası ile romantik bir duruşa sahip. Habercilik kurumuna bakışta realizmden uzaklaşıp masal diyarlarında geziniyor çoğunlukla. Haberciliğin salt bir kamu hizmeti olarak tanımlanması ve çağrıya kulak veren değerli insanlar tarafından tam bir özveri ile gerçekleştirilmesi söz konusu. Olayı başta bu şekilde görmeyen karakterler için bile süreç içinde doğru yolu bulma hikayeleri anlatılıyor. Demokrasilerde seçmeni bilgilendirmek adına yapılan bir kamu hizmeti olarak tanımlandığında, haberciliğin ne kadar övgüye de açıldığını tahmin edebiliyorsunuzdur. Dizi boyunca bu yüceltmeyi de net bir şekilde görüyoruz.

Yalnız bu noktada unutulmaması gereken bir noktada dizinin bu konuda bize yalan söylemediği. Son iki maddede olduğu gibi gerçeklikten uzaklaştığı noktaların farkında ve bunları bize pek çok kez Don Quijote ve Kral Arthur gibi öykülere referans vererek hatırlatıyor.


Bunlardan sonra bir miktar dizinin akışı üzerinden gidebiliriz. Yukarıdaki ikazımı görmeyenler ya da ciddiye almayanlar için tekrar belirtmek istiyorum ki yazının bu noktasından sonra epey büyük spoilerlar bulunacaktır. Eğer daha izlemediyseniz yazıyı okuyup diziyi heba etmeyin bence.

I, Sezon

Dizinin tamamı hakkında pek bir fikri olmayan pek çok kişi bile en azından açılış sahnesine denk gelmiştir, bu sahneyi biliyordur. Burada benim ilgimi çeken bir nokta, moderatörün ısrarının malum patlamanın, yani diziyi başlatacak olayın fitilini ateşliyor olması. Anchorun pozisyon almasının önemi üzerine inşa edilen olayların tartışmayı yönlendiren kişinin aldığı pozisyon sonucunda başlaması güzel giriş bence.
Takip eden bölümlerde Will'in MacKenzie'yi ve önerdiği değişimi kabullenmesi süreci sergileniyor. Bu açıdan sezonun 3. bölümü olan The 112th Congress'in açılışındaki özür sahnesi önemli. Okuna metin de güzelce. Charlie'nin başını çektiği MacKenzie ile stüdyoya bulaşan ve Will'in dahil olmasıyla yükselişe geçen moral değerlerin (şövalyelik ruhunun) tüm stüdyoyu ele geçirdiğini sezonun dördüncü bölümü I'll Try to Fix You'nun sonunda Coldplay'in aynı sözlere sahip şarkısı eşliğinde nihayet Don'un da taraf alması ile görüyoruz.
Bunun peşinden yeniden şekillenen (News Night 2.0) yayın anlayışının Tea Party çılgınlığına odaklanması geliyor. Şirket yönetimi, rahatsız olduğu bu yeni yayın anlayışını ve sert eleştirel yayınları engellemek için -dizinin kendi içinde doğrudan referans da verdiği gibi- News of the World olayı* tarzı ile telefon hackleme eylemi ile haber stüdyosunu tehdit ediyor. 
Bu gergin ortamın bir şekilde çözüme kavuştuğu The Greater Fool isimli final bölümünde kilit an ise The Who'dan Baba O'Riley çalması sanırım. Bunun ile başlayan tırmanış American Taliban adlandırması ile bölüm sonunda zirveye ulaşıyor. House MD'den sonra bir kez daha kilit bir noktada çalındığına tanıklık ettikten sonra bu şarkıya karşı çok seçici olacağım sanırım.

II. Sezon

Sezon yanlış haber yapmak teması üzerinden işliyor. Ama bana sorulursa sorumluluk almak konusu daha genel bir şekilde sezonun sınırlarını çiziyor.
Yapılan yanlış haberde Operation Genoa isimli gizli bir askeri kurtarma operasyonunda Amerikalılar tarafından bir kimyasal silah olan sarin gazının kullanıldığı iddiasında bulunuluyor. Buradaki kurgu gerçek bir olaydan alınmış. CNN ve Time 1998 tarihli ortak haberlerinde Vietnam Savaşı'ndaki Operation Tailwind isimli baskında sarin gazı kullanıldığını iddia etmiş. Sonrasında gerçek olamayan haberi çekmek ve ilgilileri kovmak zorunda kalmışlar. Dizide de ekibe geçici bir süreliğine dahil olan bir çalışanın manipülasyonu ile hazırlanan gerçek dışı bir haberin sunulması ve sonrasında bir şekilde haberdeki hatanın fark edilip geri çekilmesi önemli yer tutuyor.
Bu sezonu diğer sezonlardan ayıran en önemli özellik kurgusunun başarısı bence. Haberi yapma süreçlerini ve buradaki hatalarını savunmalarını yapacak avukatlarla yapılan görüşmeler halinde anlatmaları güzel bir sunum. Bölümler süreklilik ve büyük bir bütünlük gösteriyor. Burada benim açımdan öne çıkan bir sahne yine Red Team III'de Will'in Martin Luther King, Franklin D. Roosevelt ve Challenger Uzay Mekiği ile ilgili tarihi tesadüfleri sıralaması idi.
Avukatların hikayeyi dinlediği bölümlerden sonra final olarak, iki bölümlük sinirlerin çok gergin olduğu bir seçim yayını geliyor. Yanlış haber ile ilgili Herkesin, ahlaki açıdan uygun olduğu önerilen pozisyonları alması ile rahatlayan ortamda Will&MacKenzie ilişkisinin evliliğe doğru ilerleyeceği bilgisi ile mutlu bir son yapıyoruz.

III. Sezon

Üçüncü sezon Boston Maratonu bombalaması olayı üzerinden vatandaş haberciliği tartışması ile başlıyor. İlk iki sezonda Lansing Ailesi ve özellikle Reese karakteri ile anlatılan sermaye ilişkisi farklı şekillerle daha da ön plana geliyor. Dizinin finalinde de belirleyici olacak bu olayın yanında, Wikileaks ve Snowden dosyalarını andırır şekilde devlet içinden sızdırılmış gizlilik derecesi olan belgeler üzerine gelişen devlet ve habercilik ilişkisi var. Ayrıca bunlara paralel olarak özellikle artan dijital araçların varlığında haberciliğin değişimi ile ilgili bir duruş da alıyor. Bu açıdan Neal Sampat karakterinin hikayenin merkezine yaklaşması önemli. Bahsettiğim yaklaşma final bölümündeki you embarrass me diyaloğu ile zirveye ulaşıyor sanırım. Nihayetinde ise bir dizinin sunabileceği kadar iyi bir son bölüm ile seriye nokta konuluyor.


Sezonlar ilerledikçe kısalan ve daha az spoiler vermeye çalışan bu bölümden sonra dizi ile ilgili düştüğüm irili ufaklı bir dizi notu sıralayarak yazıyı toplamak istiyorum.

-Dizinin en beğendiğim bölümü birinci sezonun altıncı bölümü olan Bullies idi. Bu bölümde özellikle Will'in Sutton Hall ile olan diyaloğu çok etkileyici bir sahne idi. Peşinden üçüncü sezonun beşinci mi altıncı mi bölümü gelmeli kararsızım ama ilk üçü bu şekilde belirleyebiliriz.

-Dizi boyunca kahramanları ilgilendiren 5 tane ölüm olayı gerçekleşiyor. Will'in babası ve Charlie kalp krizinden ölüyorlar. Charlie'nin yaşı ve Will ile olan ilişkisi düşünüldüğünde, babası ile aynı şekilde ölmüş olması ilgi çekici. İki ölümde de Will'in ulaşılamaz durumda olması ise bir başka benzerlik. Diğer ölümlerden ikisi intihar ve ikisi de stüdyoya devlet içinden, gizliliği olan bilgiler taşıyan kişiler (2. sezonda Solomon Hancock ve 3. sezonda Lilly Hart). Ayrıca ikisinin de taşıdıkları bilgilerin haberleştirilmemesini takiben intihar etmeleri de yine ilgi çekici bir detay kanımca. Son ölüm, -Maggie Jordan'ın hikayesinde en büyük değişimi getiren, Afrika'daki- Daniel'in ölümü ise, silahla vurulma (S02E04: Unintended Consequences) ve Maggie'nin değişimi gibi benzersiz.

-Dizide herkesin mesleğine ve kanalına duyduğundan başka üç tane aşk ilişkisi var. En önde olanı tabii ki Will&MacKenzie ilişkisi. Dizinin ilk sezonunda birlikte gördüğümüz Don&Maggie çiftinin tarafları ise yine bu sezonda işaret edildiği gibi Don&Sloan ve Jim&Maggie çiftlerine dönüşüyorlar. Bu dönüşümler sırası ile ikinci ve üçüncü sezonların sonlarında gerçekleşiyor ve özellikle Jim ve Maggie ikilisi o noktaya epeyce uzun bir yoldan varıyorlar. Dizi içinde kurulduğunu gördüğümüz bu iki ilişki için, yine sırasıyla aşağıdaki diyalogları bahsedilmeye değer buluyorum:
D: Why are you single?
S: A lot of men are intimidated by my intelligence.
D: No, seriously?
S: Because you never asked me out.
(S01E10: The Greater Fool)

M: Have you had a lot of long-distance relationship? J: Yes. M: Have any of them worked? J: No. M: Then why is this going to be different?J: I wasn't in love with them.
(S03E06: What Kind of Day Has It Been)


-Bir de Will ile MacKenzie arasında ilk bölümün ortalarında geçen şu diyalogdan bahsetmeden edemeyeceğim:
W: Social scientists have concluded that the country is more polarized now than at any time since the civil war… the… civil… war.
M: Yes, people choose the news they want now…
W: People choose the facts the want now, so what you’ve just described is impossible.
M: Only if you belive that an overwhelming majority of Americans are preternaturally stupid.
W: I do.
M: I don’t and if you let me, I can prove it.

-Konulardan bağımsız olarak karakterler hakkında da birer söz söylemek gerekirse:
  • Charlie Skinner ile her işi yaparım.
  • Bana göre seri bitiminde en parlatılan karakter Don idi. Karakterin son sezon (özellikle 5. bölüm, Oh Shenandoah) performansı göz önünde bulundurulduğunda kesinlikle haklı bir eylem.
  • Sloan özellikle insanlıkla yakınlaşmadığı noktalar ile çok eğlenceli bir karakter idi.
  • Dizi boyunca iki karakterden net bir şekilde tiksindim. Jerry Dontana ve Hallie. Jerry Dontana dava noktasına kadar tutkularını kovalamak adına hata yapan bir insan olarak kabul edilebilirdi. Kovulduğu asansör konuşmasında "avukatımla konuşmadan daha fazla bir şey söylememeliyim" dediği noktadan itibaren kötü bir insan konumuna geçti sanırım. Ama durumu netleştiren, bir tuzak olarak Don'dan referans istemesi ve neticesinde ikinci davayı açması oldu sanırım. Hallie'nin ise baştan itibaren rahatsız edici bir bencilliği vardı. Romney otobüsünde Jim ile birlikte itiraz etmesi tek olumlu hareketiydi sanırım. Ondan gayrısı fiyasko.
  • Öne çıkan karakterler arasından MacKenzie, Don ve Jim daha gerçek karakterler. Uzmanlık alanları dışındaki beceriksizlikleri, bilgisizlikleri, sakarlıkları ve hataları onları daha gerçek kılıyor. Will ve Charlie ise daha kusursuz karakterler. Mesela 2. sezonun ilk bölümü olan First Thing We Do, Let's Kill All the Lawyers'ın hemen başında Will, karşısında oturan avukatın klavye üzerindeki parmaklarından Genoa yerine Geneva yazdığını fark edebiliyor. Tabii bunu seçebilen birisinin videodaki montajı fark edememesi de göze batıyor. Yukarıdaki üçlüden bu ikiliye daha yakın duran ise Don kanımca.


Son olarak, diziden yukarıda bahsettiğim bazı sahneleri de kapsayan bir derleme de sunmak istiyorum. Aslında bu yazı, iskeleti ilk oluşturulduğu sırada yayınlanabilseydi daha geniş bir seçki sunacaktı. Ancak aradan geçen zamanda HBO dizinin resmi YouTube kanalını kapattı ve hazırlamış olduğum playlist de büyük ölçüde yok oldu. Mümkün olduğu kadar onarmaya çalıştığım hali şöyle:


Bu yazıyı bitirdiğime göre, uzun zamandır kitaplığımda bekleyen Don Quijote kopyasına nihayet yöneleceğim sanırım.kedi

Hiç yorum yok: